Jules Verne ve Bilim Kurgunun Doğuşu

“Hepimiz öyle veya böyle Jules Verne’in çocuklarıyız.” Ray Bradbury.

Önce hayal kurarız. Basit, çocuksu, saçma veya kompleks… Hayallerimizde dünya kuralları işlemez, kanunlar onların karşısında boyun eğerler. Halbuki onların temelinde yatan merak veya istek, birebir yaşadığımız dünyadan, kendi hayatımızdaki zorluklardan, değişmesini istediğimiz olgulardan veya olaylardan yola çıkarak oluşur. O gerçekdışı hayali gerçek kılmak için yeni dinamikler yaratmaya çalışırız, yeni kanunlar, yeni dengeler ortaya atarız. Diğer taraftan çevremizdekilerden ilham almaya başlarız. Günlük hayatımızda okuduğumuz veya gördüğümüz olaylar birden dikkatimizi çeker. İnceleriz; uzun uzun bakar ve düşünürüz. Çarklar döner ve dişliler yerine oturmaya başlar. O hayal gitgide gerçek olmaya başlar, bir sistematiğe veya bir tutarlılığa bürünür. O hayal artık bir fikirdir.

Hepimiz öyle veya böyle Jules Verne’in çocuklarıyız diyor Ray Bradbury. Çünkü tarihte, hatta bugün bile insanlar Jules Verne’in yazdıklarından ilham alıyorlar. Örnek olsun; keşiflerden (Kuzey Kutbu’na ve uzaya yolculuk gibi) bilimsel çalışmalara (astronomi ve jeoloji gibi), icatlardan (denizaltı, helikopter ve radyo gibi) edebiyata (bilim kurgu ve seyahat gibi) kadar birçok alanda insanlara ilham kaynağı olmuştur. İnsanlık tarihinin teorik ve pratik birikiminde önemli bir yere sahip olan Jules Verne’i inceleme isteğim biraz da buradan geliyor. Jules Verne’in bilim kurgunun öncüllerinden biri olarak, nasıl bu kadar geniş bir yelpazeye ilham kaynağı olabildiğini ve kendisinin yazarken nereden beslendiğini inceleyeceğim.

Yazarı tanıyabilmek için önce yazarın hayatını anlatmadan, eserine altyapı oluşturan noktaları öne çıkarmak istiyorum. Jules Verne babasının kendisi için istediği yaşam çizgisini terk ederek, önceleri çeşitli makaleler ve tiyatro oyunları yazıyor. Daha sonra bilim, tarih ve teknoloji gibi konularda, eğitici bir formatta geniş kitlelere seslenmeyi amaçlayan bir dergide işe başlayıp kalan vaktinin çoğunu ise kütüphanede son keşiflere, coğrafyaya ve bilime dair okumalar yaparak geçiriyor. Kütüphanede geçirdiği süre içerisinde aklında, adına bilim romanı dediği yeni bir tür şekilleniyor. Arkadaş çevresinde ise benzer konularda kendisini besleyecek sağlam arkadaşlıklar kuruyor. Enteresan bir örnek, kör olmasına rağmen sıkça gezilere giden kâşif ve coğrafyacı Jacques Arago ile arkadaşlığı kendisini seyahat yazıları yazmaya teşvik ediyor ve eminim ki Arago’nun yazarın eserlerindeki yer tasvirleme şekline ve diline etkisi fazlaca mevcut. En nihayetinde seyahat yazısı ile bilim romanını birleştirerek ünlü eserlerini yazmaya başlıyor.

Günlük hayatımızda okuduğumuz veya gördüğümüz olaylar birden dikkatimizi çeker. İnceleriz; uzun uzun bakar ve düşünürüz. Çarklar döner ve dişliler yerine oturmaya başlar. O hayal gitgide gerçek olmaya başlar, bir sistematiğe veya bir tutarlılığa bürünür. O hayal artık bir fikirdir.

Verne’in edebiyata ilgisi kuşkusuz Victor Hugo’ya hayranlığıyla başlıyor. Eserlerini tekrar tekrar okuması, erken yaşlarda onun eserlerine benzer yazılar yazmaya çalışması buna bir işaret. Macera ve yeni yerler görme tutkusu hem yazarın karakterinde en ön plandadır hem de eserlerini yazmadaki en temel motivasyon kaynağıdır. Bilime, keşiflere ve coğrafyaya olan tutkusu ise onu hayatının sonuna kadar okumaya, araştırma yapmaya, dolayısıyla kendisini sürekli güncel tutmasına ve sağlam bir altyapı oluşturmasına sebep oluyor. Yazıları işte bu üç temel üstünde durmaktadır.

En önemli soruya gelirsek, yazar nasıl ve neden bu kadar geniş bir yelpazede ilham kaynağı olabildi. Bu sorunun ilk cevabının tutku ve cesaretle alakalı olduğunu düşünüyorum. Bunu Jules Verne’in Ayın Çevresinde Seyahat adlı kitabıyla açıklamak kolay ve net olacaktır. Yazarın 1870 yılında yazdığı eserin konusu, yazarın kendi tasarladığı uzay mekiğiyle 3 astronotun aya gidip, orada olası bir yaşayan toplumu araştırma görevi üzerine kuruludur. Kitap içerisinde mekiğin uzaya çıkması için gereken itiş kuvvetinin hesaplanmasından, mekiğin dünyanın çekim kuvvetinden kurtulması için gereken hesaplamalara kadar birçok bilimsel veri mevcuttur. Aynı zamanda yolculuk sırasında karşılaşılan sorunlara astronotların mekik içerisinden ürettikleri çözümler de o dönem için bir hayli radikaldir. Uzaya ilk kez 4 Ekim 1957 tarihinde uzay aracı (Sputnik 1) fırlatıldığını göz önüne alırsak yazar ay seyahati fikrini eserinde tutkuyla ve cesaretle gerçekleştirdiğini söylemek abartı veya yanlış olmaz. İlk olarak pratikte uzay seyahati gibi bir tecrübenin yaşanmadığı, teoride ise ne kadar tartışıldığı muğlak olduğu bir tarihte, yazarın kendini uzay yolculuğu hakkında teoride bilimsel, pratikte ise mühendislik alanında başarıyla yetkinleştirmesi, yazarın hem sabrını hem de yaptığı işe sonuna kadar inandığını gösterir ki bu tutkudur. İkincisi, ay seyahatine dair bu kadar gerçekçi başka bir eserin o döneme kadar olmaması, bilimsel çalışmaların bile daha bu konuya evrilebilecek duruma gelmemiş olması, yazarın bu bilinmeyene karşı olası hataları önlemek için genellemelere ve açıklamasız tez ve tespitlere başvurma ihtiyacı hissetmeden, elinden geldiğince her şeyi neden sonuç ilişkisi içerisinde, açıklıkla anlatması yanlış yapmaktan korkmaması yani cesaretinin bir göstergesidir.

Fakat ikinci ve asıl cevabın bilim kurguda yattığını düşünüyorum. Çünkü bu geniş yelpazenin ortak noktası, yani hepsinin kökünün birleştiği sap kısmı insanın kendisini ve çevresini anlamlandırma uğraşıdır, aslında hepimizin ortaklaştığı arayıştır. Bu arayış hiç bitmeyecek bir mücadeledir ve bir ‘bitiş’ veya ‘tepe’ noktası yoktur. Zaman geçtikçe şartlar iyi veya kötü olarak değişir, yeni sorunlar ve bunlara yeni çözümler üretilir, ama amaç hep aynıdır. Bu arayış toplumu daha iyiye yöneltir. Bilim kurgu da bunun mücadelesini yeni veya farklı yöntemlerle verir. Önceki cevaptaki örnekten de görülebileceği gibi bu aslında bu arayış tutku ve cesareti de körüklemektedir.

Bilim kurgu herhangi bir dönemin (gelecek/geçmiş ya da tarihin normal seyrini değiştirecek bir kabulün yapılmasıyla) alternatif bir evrenin kurgusal modellemesidir; bilinmeyene dönük öngörü veya tahminler bütünlüğüdür. Bu tahminler günümüzde veya geçmişte bulunmayan dinamikler tarif edebilmekte, bununla birlikte bu dinamiklerin bütünlükle olan bağlarını, varlıklarının sebep ve sonuçlarını kurgunun kendi iç tutarlılığıyla ortaya koymaktadır. Günümüz gerçekliğiyle bir bağı olmasa bile bilim kurguda ortaya atılan modeller ve dinamikler benzerlikler ve paralellikler sonucu gerçek kılınabilir. Bu bir taraftan insanı, doğayı ve bilimi tanımaktır, öteki taraftan zamanın geleceğe nasıl evrileceğini, geleceğin nasıl şekillenebileceğini nedenleri ve sonuçlarıyla ele alabilmektir. Yazması zevkli ama basit olmadığı kesin.

Verne her zaman arayan değiştiren ve kuran bir insan oldu. Bu özellikleri onun içinde bu özellikleri sağlayan bilim kurgu eserlerini yaratmasını sağladı. Bundan dolayı Verne, arayan değiştiren ve kuran kuşaklara hala yön göstererek, geleceği aydınlatmaya devam ediyor.