Modern Zamanların Üvey Evladı: Brasilia

‘’Brezilya için sembolik ve politik önemi büyük olan bu proje, yalnızca siyasal bir güç gösterisi ve ekonomik kalkınma arzusu değildi; ülkenin kolonyal geçmişinden kaynaklandığı düşünülen sınıf ve ırk ayrımı gibi, derin toplumsal sorunların çözülmesine yönelik bir girişimdi aynı zamanda…’’ O, bu kentin, ‘’ırk ve toplumsal ayrımcılığa maruz kalmayacak özgür ve şanslı insanlar’’dan oluşacağını düşlüyordu.

Çatı katındaki mütevazı mimarlık bürosu, ünlü Rio plajları ardında uzanan engin bir okyanus manzaralıydı. Bu manzara, mimari anlayışını derinden etkilemişti. Dik açılar, düz çizgiler sıkıcıydı. Betonarmenin imkan verdiği esnekliğe, eğriye, sıra dışılığa olan aşkı, büro manzarasından gözlediği bulutların, okyanus dalgalarının ve diğer doğal yapıların şekline olan hayranlığından gelmekteydi.1

Oscar Niemeyer’den bahsediyoruz. Modernist ama bir o kadar da sürrealist, mesleğini burjuva estetik kaygılardan kurtarıp, eşitlikçi bir düzenin kurulması yolunda kullanan devrimci bir mimar…

Küçüklüğünden beri çizgilere hayran olduğunu söyleyen Niemeyer, 105 yıllık koca ömründe son hadde kadar hiç bırakmamıştır çizmeyi, üretmeyi… Lucio Costa adlı ünlü bir mimar ve şehir plancısının yanında başlamış olduğu meslek kariyerine birçok özgün eser sığdırmıştır. Toplumcu bir mimar olduğundan olsa gerek, hemen hemen her eserinin kamusal bir işlevi olmuştur. Eserlerinin kamusal niteliği ve estetik formu nedeniyle ‘anıtsal yapıların heykeltraşı’ olarak ünlenmiştir.

Niemeyer’in ilk büyük eseri, 1940 yılında tanıştığı Belo Horizonte kentinin belediye başkanı Juscelino Kubitschek’in isteği üzerine, kentin kuzeyinde kurulacak bir banliyö yerleşim yeri olan ‘Pampulha Kompleksi’ olmuştur. Bu komplekste yer alan birçok yapıyı tasarlayan Niemeyer’in en dikkat çekici eserleri işçilerin eğlenmesi için inşa edildiği söylenen bir gazino ve rahipler tarafından, klasik kilise mimarisine aykırı olduğu için çokça eleştirilen Aziz Assisili Francesco Kilisesi olmuştur.

Niemeyer ise tasarlandığı kilise ile ilgili şunları söylemişti; ‘’Eğri biçimlere karşı ilgi duyuyorum. Gelişmekte olan modern teknoloji sayesinde gerçekleşebilen özgür ve hassas eğrileri, eski ve saygın Barok tarzı kiliselere tercih ederim (…) Doksan dereceli köşeleri ve rasyonel mimarlığın cetvel ve gönyeyle oluşturulan anlayışını özellikle göz ardı ettim ve de dökme betonunun bana sunduğu eğrilerin ve düz çizgilerin dünyasına girdim (…) Bu kasıtlı protestoyu gerçekleştirebilmek için, kocaman dağlarından, eski Barok tarzı kiliselerinden ve çekici esmer kadınlarından ilham aldım.’’2

Niemeyer, daha sonra ise aralarında New York’taki BM Genel Merkezi, Caracas’taki Caracas Modern Sanat Müzesi gibi önemli yapıların olduğu birçok çalışmaya katıldı. Her ne kadar ‘en güzel eserim, en son eserimdir’ dese de baş mimar olarak görev yaptığı Brasilia kentinin inşasıyla birlikte dünyaca ünlü bir mimar haline geldi.

Kubitschek Döneminin Ekonomi Politiği

1956 yılında Brezilya Devlet Başkanı seçilen Juscelino Kubitschek, seçilir seçilmez daha önce Belo Horizonte kentinde beraber çalıştığı Niemeyer’e ülkenin yeni başkentinin inşası görevini teklif etti. Niemeyer de bu teklifi, tüm düşlerini gerçekleştirebileceği bir kent kurma hayaliyle kabul etti.

Başkentin iç kesimlere taşınması fikri, güvenlik gerekçesiyle 18. Yüzyılın sonlarında Portekiz’e karşı verilen bağımsızlık mücadelesi sırasında ortaya atılmıştı.3 Yaklaşık iki yüzyıl sonra Kubitschek’in başkenti taşıma fikri ise daha çok ekonomik sebeplere dayanmaktaydı.

2. Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada ortaya çıkan içe dönük ekonomi modelleri ile birlikte özellikle az gelişmiş kapitalist ülkelerdeki kalkınma hedefi atılan adımlar, bu ülkelerde kapitalist sistemin hızla yayılmasına yol açmaktaydı, tabii bu durum kentleşmeye de hız kazandırmıştı.

Kubitschek de ‘5 Yılda 50 Yıllık Değişim’ vaadiyle atıldığı başkanlık döneminde, bir bir popülist uygulamalara girişmiş, ulusal pazarın birliği, ulusal kalkınma gibi söylemler ön plana çıkartılmıştı. Bu süreçte Brezilya’nın, Portekiz sömürgesi olduğu dönemde daha çok kıyı kentlerinde etkili olan kentleşme ve sanayileşme faaliyetleri, kırsal kalan iç kesimlere yayılarak kırsal kesimde de kalkınma sağlanması hedeflendi.

Başkentin Rio’dan iç kesimlere taşınması fikrinin temelinde de, özellikle iç kesimlerdeki yer altı ve yer üstü doğal kaynakların ve önemli bir insan kaynağının ekonomiye kazandırılması yani; kapitalist sömürü ilişkilerinin iç kesimlere uzanmasını sağlamak vardı.

Bir Garip Başkent

Brasilia, yapımına 1956 yılında başlanan ve 41 ay gibi kısa sürede inşa edilen bir kent. Savana adı verilen bir, kurak ve düz bir toprak parçası üzerinde kurulan Brasilia; kamu binaları, çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren firma ofisleri, kültürel tesisler ve yerleşim yerlerinden oluşmaktadır.

Brasilia, geniş bulvarları, engin gökyüzü manzarası, anıtsal yapılarıyla tam bir modern kent görünümü vermesine rağmen, başta 500 bin olarak planlanan ancak şu anda 3 milyona dayanan kent nüfusu, çarpık yapılaşmaya ve beraberinde bir dizi kentsel soruna sebebiyet vermektedir. Bu haliyle diğer Latin Amerika metropollerine benzemeye başlayan Brasilia’yı farklı kılan ise Niemeyer’in düşleri ve tasarıları…

Niemeyer, kentte yer alacak yapıları, toplumsal ayrımların en aza indirgeneceği bir şekilde tasarlandığını söylemekteydi. Yerleşim birimlerinde, patronlar ve işçi sınıfı aynı yapı içerisinde yaşayacaktı mesela…

Brasilia için ise şunları söylemekteydi; ‘’Brezilya için sembolik ve politik önemi büyük olan bu proje, yalnızca siyasal bir güç gösterisi ve ekonomik kalkınma arzusu değildi; ülkenin kolonyal geçmişinden kaynaklandığı düşünülen sınıf ve ırk ayrımı gibi, derin toplumsal sorunların çözülmesine yönelik bir girişimdi aynı zamanda…’’ O, bu kentin, ‘’ırk ve toplumsal ayrımcılığa maruz kalmayacak özgür ve şanslı insanlar’’dan oluşacağını düşlüyordu.4

Ayrıca mesleğe yanında başladığı ve kentin inşasında beraber görev yaptığı Lucio Costa da Niemeyer ile aynı düşü paylaşmakta, evlerin mimari dokusunun toplumsal ayrılıkları azaltmada etkin bir rol oynayacağına inanmaktaydı.5

Ancak Niemeyer, tek başına bu tasarımlarını, toplumsal ya da sınıfsal ayrımları ortadan kaldıramayacağının da bilincinde olarak; ‘’Mimarlık zenginlere mahsustur. Diğerleri gecekondulara mahkûm edilmişlerdir. Mimarlık yoksulları ancak şaşırtabilir’’ demişti. Bu yüzden de tasarladığı yapıların hemen hemen hepsinin ilginç bir formu vardır. O tasarımlarını ‘’Çok sevdiği baldırı çıplakların dahil olamadıkları mekanlara bakarken duyacakları heyecanın’’ düşüyle yarattı. ‘’Eğrisel, organik formlarını yapıların inşa edileceği arazinin sınırlarına, engebelerine uydururken yapıların oluşturacağı mekânsal boşlukların görsel ilişkisini ve binalarıyla karşılaşan insanların duyacakları görsel ve mekânsal hazzın coşkusunu kurguladı.’’6

Kentte yer alan Brezilya Ulusal Kongre Binası, Brasilia Katedrali, Ulusal Kütüphane ve Ulusal Cumhuriyet Müzesi gibi önemli yapıları Niemeyer tasarlamıştı.

Ağırlıklı olarak Niemeyer tarafından tasarlanan yapıların yer alması, kentte bir bütünlüğünün sağlanabilmesine olanak vermiş, ayrıca bu bütünlük değerlendirilerek yapılan ulaşım planlamasında, kentin erişilebilir bir kent olması sağlanmıştır. Ancak kentin geniş ve düz bulvarlarla örülü olması dolayısıyla tek ulaşım aracı otomobil olmuş, bu durum kentte sınıf farklılıklarının derinleşmesine, alt gelir gruplarının ulaşım konusunda dezavantajlı bir konumda kalmasına yol açmıştır.

Niemeyer’in kent için öne sürdüğü, tüm yapıların mülkiyetinin devlete ait olması ve sadece devlet tarafından kiraya verilecek olması ilkesi, Niemeyer’in toplumcu bakış açısının bir ürünü olarak kısa bir süre kentte etkili olsa da, daha sonra gelen devlet başkanları tarafından kent özel mülkiyete açılmış, zamanla kentteki kamusal nitelikli yapı oranı azalmıştır.

Brasilia, kurulduğu zaman en yakın yola 100 km, en yakın yerleşim yerine ise 700 km uzaklıktaydı. Pazara ve ulaşım noktalarına olan bu uzaklık, kentte, birçok ürünün fahiş fiyatlara ulaşmasına yol açmış ve özellikle ilk zamanlar, kent ticareti kaçak mallarla döndürülmüştü.

Kente yönelik eleştirilerin en önemlilerinden biri ise, yapı mimarilerinin insani boyutların çok uzağında olması ve bu durumunun, kent insanında bir yabancılaşmaya neden olmasıydı.

Ayrıca yapımında ağırlıklı olarak cam kullanılan Katedral gibi bazı yapılar, kentin sıcak iklimi göz önüne alındığında çok büyük sıkıntılara yol açmaktaydı. Kent yönetimi bu sıkıntıyı aşmak için son yıllarda kentteki yapılarda bir dönüşüm yaparak, binaları kentin sıcak ve nemli iklimine uygun havalandırma sistemleriyle donatmak zorunda kaldı.

Hem kentin coğrafi konumu ve özellikleri nedeniyle hem de Niemeyer’in mimari formu öne çıkaran tasarımları nedeniyle dönemin özellikle işlevselci mimarları ve bazı modernist entelektüellerince ağır eleştiriler alan Brasilia, hep Rio’nun gölgesinde kalan bir kent olmuş ve sonraki yıllarda geçirdiği neoliberal dönüşümlerle de Niemeyer’in kenti olmaktan çıkmıştı.

Sıradışı Bir Mimar, Devrime Adanmış Bir Ömür

1964’te Brezilya’da Amerikan güdümlü bir darbe yapılmasının ardından, Niemeyer ve üyesi olduğu Brezilya Komünist Partisi, büyük bir baskı altında kaldı. Niemeyer ve arkadaşlarının çıkardığı dergi kapatıldı, matbaası basılıp yakıldı. Ayrıca Niemeyer’in ofisi de sık sık baskınlara uğradı.

Üreterek var olan, çizmeyi mücadelesinin bir aracı haline getiren, mesleğini toplumsal problemleri çözmeye adayan bir mimar olarak Niemeyer, bu baskı altında eli kolu bağlı kalmaktansa yurt dışına çıkıp üretmeyi sürdürmeye karar verdi.

Fransa’ya geçen ve kendine burada bir ofis açan Niemeyer, Paris’te Fransız Komünist Partisi Genel Merkezi’ni, Cezayir’de yer alan Huari Bumedyen Fen ve Teknoloji Üniversitesi’ni, Lübnan’ın Trablusşam kentindeki Uluslararası Sergi Merkezi’ni ve daha birçok ülkede birçok yapıyı tasarladı. Burada sadece bina tasarlamayan Niemeyer, mobilya tasarımları da gerçekleştirdi. 1985 yılında darbe döneminin bitmesinin ardından ülkesine döndü ve tasarımlarına burada 105 yaşına kadar devam etti.

Modernizmin olumsuz bir etkisi olarak birbirini tekrar eden basmakalıp tasarımlara karşı özgün bir mimar olmasında, çağının malzemesi betonarmenin her kalıba giren doğasını, yaratıcı kıvrımlara dönüştürmesinin payı büyük. Binalarını modern mimarlığın katı geometrik biçimleri yerine serbest, eğri formlar olarak tasarlıyor. Bazı çevrelerce Niemeyer’in binalarını tasarlarken kadın vücudundan esinlendiği iddia edilse de, Niemeyer dünya üzerindeki birçok şeyin eğrilerden oluştuğunu ve eğrisel formların insana coşku ve heyecan verdiğini söylüyor.7

Aslında Niemeyer’in tasarımlarındaki bu özgün fikirler, içinde yaşadığı toplumun etkisiyle ortaya çıkmaktaydı. O üretirken hep Brezilya’yı, Brezilya’daki ve dünyadaki toplumsal ayrımları ve bu ayrımları nasıl ortadan kaldırabileceğini düşünüyor. Zaten ona göre; ‘’Mimar, sadece mimarlığı değil mimarlığın dünyanın problemlerini nasıl çözebileceğini düşünmelidir.’’8

Ürettiği her eserle tasarım dünyasında estetik bir devrim yapıyordu ve bu eserlerin en güzel tarafı da bu güzelliklerden toplumun sadece kalburüstü bir kesiminin değil, tümünün faydalanabiliyor olmasıydı. Örneğin Cezayir’den aktardığı şu anektod çok ilginçtir; ‘’Bir gece, Cezayir’de kendimden geçerek deliler gibi çalıştım otel odamda. Sonuç: Liman yakınlarında, plajın dibinde, karaya bir üstyapıyla bağlanmış denizin üstünde askıda bir cami. Boumediene çizdiğim planları görünce ‘ama bu cami çok değişik, devrimci’ diye haykırdı. Bende ona ‘ama başkan devrim her yerde olmalı’ diye cevap verdim.’’9

Niemeyer’in en önemli özelliklerinden birisi ise mimarlığı, burjuvazinin oyun alanından kurtarıp, toplumsallaştırılması, üstelik estetik özelliklerini daha da geliştirerek. Hatta burjuvazinin estetiği bir kenara bırakıp parasına bakmaya başladığında bile onlarla dalga geçmesini bilmişti: ‘’Walter Gropius, Rio’nun üzerinde, Canoas’taki evimde beni ziyarete geldi. Evi var olan peyzajın içine ve dışına akacak şekilde bir dizi doğal eğriyle tasarlamıştım. Gropius evin güzel olduğunu fakat seri üretim yapılamayacağını söyledi. Sanki böyle bir amacım vardı. Ne salak ama!’’10

Niemeyer, eserleri kadar siyasal alanda verdiği mücadelesiyle de hep ön planda oldu. 90’ların başlarında, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonucu tüm dünyada solun yaşadığı savrulmaya ve üyesi olduğu Brezilya Komünist Partisi’nin siyasetiyle birlikte adını da ‘yumuşatarak’ Sosyalist Halk Partisi’ne dönüşmesine karşı çıkmış, ‘Socialismo Vive!’ (Sosyalizm Yaşıyor) adlı meşhur kongreye öncülük ederek Komünist Parti’nin yaşatılmasını ve günümüz Brezilya’sının güçlü siyasal odaklarından biri olmasını sağlamıştır.

Özellikle hayatının son döneminde siyasi mücadelenin önemini daha fazla vurgulayan Niemeyer; ‘’kapitalizm ilerletilemez çünkü dünyadaki en kötü olaylardan kapitalizm sorumludur. Genç insanlar mücadelede yer almalılar.’’ Demiştir. Belki de, bir zamanlar büyük umutlarla ve devrimci düşlerle meydana getirdikleri Brasilia’nın, bugün aynen Caracas, Mexico City gibi sınıfsal ayrışmanın mekânsal ifadesini en keskin biçimde bulduğu, milyonlarca yoksulun yaşadığı varoşların zenginlerin güvenlikli sitelerinin yanı başında durduğu ama onlardan kalın duvarlarla ayrıldığı bir kent haline gelmesine duyduğu üzüntüden böyle konuşmaktaydı.11

Niemeyer haklıydı; ‘’Mimarlık en önemli şey değildir; önemli olan şey değildir; önemli olan hayat, arkadaşlar ve değiştirmek zorunda olduğumuz adaletsiz dünyadır.’’12

Dipnot

  1. Çağına Adanmış Mimar, Bianet, Arif Şentek, Aralık 2007, http://bianet.org/bianet/bianet/103757-cagina-adanmis-mimar-oscar-niemeyer-100-yasinda
  2. Oscar Niemeyer, Wikipedia, http://tr.wikipedia.org/wiki/Oscar_Niemeyer
  3. Oscar Niemeyer Yine Tartışma Konusu, Arkitera, Gülin Şenol, Kasım 2005, http://v3.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem&ID=5782
  4. Sürreel Kent: Oscar Niemeyer’in Brasilia Vakası, E-Skop E-Dergi, Nursu Örge, Aralık 2012, https://www.e-skop.com/skopbulten/surreel-kent-oscar-niemeyerin-brasilia-vakasi/1001
  5. Sürreel Kent: Oscar Niemeyer’in Brasilia Vakası, E-Skop E-Dergi, Nursu Örge, Aralık 2012, https://www.e-skop.com/skopbulten/surreel-kent-oscar-niemeyerin-brasilia-vakasi/1001
  6. Devrimci Düşlerin Mimarı, soL Haber Portalı, Sıla Karataş, Haziran 2010, https://haber.sol.org.tr/bizimamerika/devrimci-duslerin-mimari-oscar-niemeyer-29621
  7. Devrimci Düşlerin Mimarı, soL Haber Portalı, Sıla Karataş, Haziran 2010, https://haber.sol.org.tr/bizimamerika/devrimci-duslerin-mimari-oscar-niemeyer-29621
  8. Devrimci Düşlerin Mimarı, soL Haber Portalı, Sıla Karataş, Haziran 2010, https://haber.sol.org.tr/bizimamerika/devrimci-duslerin-mimari-oscar-niemeyer-29621
  9. Eğrinin nazım mimarı Oscar Niemeyer’ı kaybettik, başımızı öne eğdik: ADEUS SEO OSCAR!, Radikal Blog, Kenan Deniz Şahin, Aralık 2012, http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/egrinin-mimari-oscar-niemeyer-niye-7545
  10. ‘’Kalemi Elime Alıyorum ve Bir Bina Ortaya Çıkıveriyor’’ Arkitera, Dila Sel, Şebnem Şoher, Ağustos 2007, https://v3.arkitera.com/h19473-kalemi-elime-aliyorum-ve-bir-bina-ortaya-cikiveriyor.html
  11. Devrimci Düşlerin Mimarı, soL Haber Portalı, Sıla Karataş, Haziran 2010, https://haber.sol.org.tr/bizimamerika/devrimci-duslerin-mimari-oscar-niemeyer-29621
  12. Devrimci Düşlerin Mimarı, soL Haber Portalı, Sıla Karataş, Haziran 2010, https://haber.sol.org.tr/bizimamerika/devrimci-duslerin-mimari-oscar-niemeyer-29621