Bir Başarı Hikayesi

Özel okul denildiğinde ilk olarak aklıma Özel Çamlıca Lisesi ve onun bana hep Turgut Özal’ı andıran şişman kısa boylu müdürü gelir. Çıktığı her sahnede izleyenlerin nefretini toplayan bu paragöz karakter, yine de şimdinin özel okul ve dershane yöneticilerinden daha samimidir.

En azından parası yok diye okutmak istemediği, Hababam’ın yegane çalışkan öğrencisi Ahmet’in başarısının üzerine yatmaya çalışmamış, diploma töreninde boy göstermemiştir. Bugünlerde moda olan ise birilerinden başarı satın alıp diğerlerinin parasını almak. Dershaneler derece şansı yüksek okulların öğrencilerini üzerine para verip kaydederken, özel okullar iyi okulları kazanan öğrencileri burs bağla-yarak kendisine çekmeye çalışıyor.

Bu durumla ilk olarak fen lisesi kazandığımda karşılaştım. İzmir’in cemaat okulları olarak bilinen yamanlar ve malhun hatun evlere kadar gelerek kalacak yer, yemek, kitap, kıyafet ve “Holosko artı bir miktar para” karşılığında liselere giriş sınavında derece yapanları renklerine bağlamaya çalışıyordu. Meselenin bir tarafında kadrolaşma kaygısı diğer tarafında ise 3- 4 yıl sonrası reklam olarak geri dönecek dereceli öğrenciler duruyordu. Sadece cemaat okulları değil şehirdeki diğer özel okullar da benzer bir strateji izliyordu. Cemaat okulunda okumayı zaten hiç düşünmemiştim. Özel okullardan gelen teklifleri de daha iyi eğitim alma kaygısıyla geri çevirdim. Liseye başladığımda cemaatten uzak durma ve daha iyi eğitim alma kaygımın da anlamsız olduğunu fark ettim.

Bilim adamı yetiştirme iddiasıyla kurulmuş olan okul, AKP dönemindeki kadrolaşmayla alanında yetersiz ve cemaatçi hocaları eline bırakılmıştı. Proje yarışmalarında ve bilim olimpiyatlarında okulun isminin ayakta kalmasını ise öğrencilerin kurduğu dayanışma ve sergilediği olağanüstü çaba sağlıyordu. Üst dönemler alt dönemlere bilimsel araştırma projelerinde yol gösteriyor, ulusal bilim olimpiyatlarına hazırlık dersleri veriyordu. Üniversiteye hazırlanırken ise bu sefer dershaneciler başarı satın alma işine girmişti. Son sınıfa gelmeden hemen önce bizim okuldaki öğrencilerle dershaneler arasında bir pazarlık başlatılıyordu. Dershanelerin tamamı fen lisesinde okuyanları seviye tespit sınavı yapmadan ücretsiz alıyor, bazıları farklı ek hizmetler de sunuyordu. Yemek, yol ve test kitapları dershaneler tarafından karşılanıyor, bunun yanında aylık garanti ücret veya girilen deneme sonucuna göre para karşılığında anlaşma sağlanıyordu. Başarıyı sene başında garantileyen dershanecilere ise derecelerle övünmek kalıyordu.

Dershaneler Kızılcahamam, hangır geyms karşımı atmosferlere sahip olan kamplar da düzenliyorlardı. Üniversite sınavına girmeden önceki iki haftayı Kuşadası’nda bir tatil köyünde benzer bir kampta geçirmiştim. Her sabah bir denemeye girip günün geri kalanında da test çözmemiz bekleniyordu. Turizm sezonu tam açılmadığı için tatil köyünde bizim dışımızda birkaç Alman turist dışında kimse yoktu. Bütün gün Almanca pop şarkıları dinliyorlardı. Almancanın felsefeye sağladığı olanakları müzikten esirgemiş olduğunu o günlerde fark etmiştim. Ancak, bizim tayfa kampı itlik serserilik yaparak geçirdiği için kampın her günü yapılan denemelerde derecelerimiz hızla düşüyordu. Başlarda kampa götürülen 50 kişi arasında sürekli ilk onda yer alan ekibimiz son güne gelindiğinde düşme hattına demir atmıştı. Dershane, başımıza bir şey gelirse derece yapamayız diye denize girmeyi yasaklamıştı. Biz de sabah yapılan deneme sınavından çıkar çıkmaz önce açık büfedeki yemeklere abanıyor sonra havuza gidiyorduk.

Sınav sonucun-da bizim dershaneden kampa katılmaya hak kazanamayan iki arkadaşımız Türkiye 2.’si oldu. İlk üçe başka kimse giremedi. Dershanelerin ve özel okulların kurduğu başarı modeli, başka takımların altyapısında yetişen oyuncuları parası neyse verip transfer ederek ilerlemeye çalışan Real Madrid’i andırıyor. Yine de dershaneler kendilerini Barcelona gibi göstermeye çalışıyor. Türkiye’de Barcelona yok. Özel okullar ve dershaneleri bırakın devlet okulları dahi öğrencilerinin başarısının kaynağı durumunda değil. Ortada bir altyapı yok. Zaten çok yetenekli olan ve ailesinin ekonomik durumu eğitim hayatını sağlıklı şekilde sürdürmesine engel oluşturmayan gençler kendini bir ölçüde geliştiriyor. Kitlesel başarı içinse daha fazlası gerekiyor…