Not: Spoiler içerir.
Bu bizim 4. Yuvarlak Masamız. Bu Yuvarlak Masa’nın da konusu gençlik içinde de çok seyredilen Breaking Bad dizisi. Şimdi bu diziyi hep beraber çözümlemeye çalışacağız. Bu çözümlemeye herhalde şöyle başlamak doğru olur. Her zaman yaptığımız gibi genel olarak bu diziyi neden sevdik neden sevmedik, diğer dizilerden neden ayrı tuttuk da yuvarlak masaya konu ettik bunu tartışalım.
Asena Doğan (Marmara Üniversitesi Toplumcu Hukukçular Kulübü): Ben açıkçası karakterleri çok beğendim. Baş karakterin çatışmalarını, başladığı yerle bittiğin yerin çok farklı olmasını ve bunun normal bir insan değişimini olağanüstüleştirilmeden anlatılmasını, dizinin bize değişimi benimsetmesini beğendim. Bir de ben dizilerde bir karaktere bağlı olamamayı çok seviyorum. Karakterin her an gidebileceğini bilmeyi. Bir de Breaking Bad’de karakterin 2-3 sezon geride yaşadığı şeyle bir anda bağlantı kurabilmeyi sevdim.
Ali Erkan Tenbel (İstanbul Üniversitesi Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Kulübü): Bu dizide beni ilk çeken, diğer Amerikan dizilerine göre, Amerika’nın sosyal projesindeki bir aksaklık ile başlaması oldu. Walter bir kimya öğretmeni ve kansere yakalanıyor, onun tedavi masrafları karşılanmadığı için ise dizi başlıyor. Dizi bu anlamıyla ben baştan farklıyım ve gerçeğim diyor bize.
Ali Can Sünnetçioğlu (Marmara Üniversitesi Toplumcu Hukukçular Kulübü): Dizide benim en çok dikkatimi çeken dizinin çekimleriydi. Daha önce izlediğim hiçbir diziye benzemiyordu. Sanat yönet- meninden tutun çekim kalitesine hakikaten emek harcanmış olduğu belli oluyordu. Kurgusunun yanı sıra dizinin genel olarak yaşattığı gerilimi beğendiğimi de belirtmek istiyorum. Kendimi kolaylıkla bir Hitchcock filmi seyrederkenki psikolojide bulabiliyorum. Çok az müzik kullanması, böylece önemli sahneleri karakterlerin oyunculuğuna dayanarak yansıtması dizilerde çok rastlamadığımız bir durum.
Arda Özel (Bilgi Üniversitesi Fantastik ve Bilim Kurgu Kulübü): Ben de şunu ekleyeceğim; dizideki komedi ögelerinin normal insanların yapabileceği şeyler üzerine kurulması. Jesse’nin White ailesinin masasındaki yemekte yaptığı donmuş yemek sohbeti, ya da Walter’ın Ted’in ofisine zarar vermek isterken attığı saksının duvardan sekip düşmesi.
Asena: Dizide iyi-kötü ayrımı yok. Yani izlerken hem narkotik ajanı Hank’i hem de Walter’ı sevebiliyoruz. Sevmesek de yan yana koyuyoruz. Bir siyah-beyaz yok. Klasik bir uyuşturucu çetesi hikayesi değil.
Arda: Ben katılmıyorum. Belli noktalarıyla onu sağlıyor dizi. Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama ben Gus Fring’in kazanmasını istemedim. Aynı şekilde Aryanlarla düşünsellik kuran da olduğunu düşünmüyorum.
Akın: Skyler’la Marie’yi ya da Lydia’yı seven de yoktur sanırım.
Asena: Sevmesek de endişelerini anlayabiliyoruz. Skyler’ın çocuklarını koruma çabasını, ona bu kadar yabancı olan ortama alışamamasını, ama çocukları işin içine girdiği için kara para aklamasını, ya da havuzdaki intihar çabasını anlayabiliyorsun. Skyler kendi tipolojisinin verebileceği tepkiler veriyor.
Akın: Üç kadını saymamın özel bir sebebi vardı. Üçünün de tedirginliklerinin aile sebebiyle kaynaklı olduğunu görüyoruz. Çok erkeklerin dünyası, zaten mafya dünyası. Bu yüzden kadınlar bu dünyaya ancak tedirginlikleriyle birlikte girebiliyor. Şöyle bir nokta var. Walt dizinin başlarında, davranışları sebebiyle aile içinde, amiyane bir tabirle sünepe bir görüntü çizerken, metamfetamin pişirmeye başladıktan sonra erkeklik rollerini oynamayı becermeye başlıyor. Mesela ilk pişirmeden sonra yaptığı karısıyla sevişmek. Bundan önceki ilk şey sahnelerde cinsel olarak isteksiz olduğunu görüyoruz. Ondan sonra Hank’le, Walter Jr’a içki içirme üzerinden bir çatışma yaşaması. O güne kadar babalık rolünü üstlenen Hank’ten rolünü geri alması. Son olarak da çalıştığı okuldaki öğretmenlerden birini öpmeye çalışması. Ekonomik statüsü yükseldikçe kendini daha çok ‘erkek’ hissediyor. Hank zaten tam bir Amerikan erkeği… Erkeklik ve aile ideolojisinin dizide ciddi belirleyiciliği var.
Asena: Mesela ilk bölümde Walter Jr. kıyafet deniyor, arkadaki çocuklar Walter Jr. ile dalga geçiyor. İlk pişirmeden sonra yine Walter geliyor ve çocukları dövüyor. Skyler ve Jr. buna çok şaşırıyorlar çünkü daha önce bu davranışı görmemişler.
Akın: Yine önemli olduğunu düşündüğüm bir nokta: Ana karakterler Jesse ile Walter aslında kendi alanlarında belirli bir üretkenliğe sahip insanlar. Walter bir zamanlar yakın olduğu iş arkadaşlarından kazık yiyip parasız kalan, alanında çok başarılı bir kimya öğretmeni. Jesse ise kötü öğrenci olmasına rağmen, çizim yapan, ahşap oymacılığına yetenekli bir çocuk.
Asena: Jesse daha çok yönlendirilememiş bir çocuk gibi. Bunun etkilerini ailesine karşı tavırlarında da görüyoruz. Jesse’nin ailesinin dizideki yeri bu. Ailesi onunla ilgilenmemiş, yönlendirilememiş. Birazcık cesaret verilse başarılı olabilecek bir insan.
Akın: Jesse girdiği tüm işleri başarıyor. Metamfetamin pişirmeyi çok kötü bir kimya bilgisi olmasına rağmen başarabiliyor. Mike ile birlikte dağıtımcılığı ve ‘sokak işlerini’ başarıyor. Çok yetenekli biri olmasına rağmen başka bir yola girmek zorunda kalıyor.
Asena: Walter’ın eskiden yanında çalışan kimyacı Gale %90’ları bulamazken, Walter’ın metamfetamin yapmayı öğrettiği Todd yüzde 70’lere ulaşırken, zincire bağlı Jesse’nin 90’ı aştığı da unutulmamalı.
Arda: Bence Jesse’nin karşılaştığı çocukları koruma isteği ve Walter’a bakışında da bu var. O ilgilenilmemiş çocuğun aile babası tarafından yön gösterilmesini, bakılmasını istiyor. Dizinin son sahnelerinde özellikle hissediliyor bu. Walter’ın Aryanların salonunda dururken Jesse’yi başta öldürme istemiyle çağırması, fakat sonra onun düştüğü hali görünce onu da kurtarmak istediğini hissediyor.
Asena: Walter ile Jesse’nin son sahnede birbirlerini örtülü affetmeleri de var. Jesse Gale’ı vurduktan sonra tekrar anlıyoruz ki Jesse birini öldürebilecek bir insan değil. Gale’ı vurduktan sonra kendini kaybedip tekrar uyuşturucuya başlaması buna bir örnek. Jesse bunu yapamayacak bir adamken Walter için bunu yapmaya niyetleniyor. Çünkü onların birbirlerini affettiği fark ediliyor. Ama Walter için bunu yapmayışının sebebi Walter’ı affetmemesi veya artık manipülasyondan kaçınmak istemesi değil. Silahı tutarken gözü Walter’ın karnına gidiyor, Walter’ın karnındaki yarayı gördükten sonra zaten öleceğini anlıyor ve sonrasında silahını atıyor. Aslında Walter’a bunu yapabilecek kadar onu affetmiş durumda. ‘Birbirini affetme’nin sarılma veya kendine iyi bak demeyle gösterilmemesi de bence çok güzel.
Ali Erkan: Hank’in ölümünden Jessi’yi suçladığı doğru fakat hiçbir zaman Jessi’ye uzun vadeli acı çektirme niyeti olduğunu sanmıyorum Walter’ın. Jessi’yi bu işe sokan Walter belki de bu yüzden, her ne kadar Heisenberg’e dönüşmeye başlasa da Jessi’ye karşı bir sorumluluk hissediyor. Bu kadar hesaplı bir insanın kolayca kendini ateşe atmasını başka türlü açıklamak mümkün değil.
Arda: Heisenberg’i öldürme görevini de Heisenberg’e bırakıyor.
Ali Can: Walter hayat amacını gerçekleştirdiğinden dolayı önceleri Jesse’nin ölmesini isteyecek kadar ondan nefret ederken, silahı verip artık bitsin bu iş diyor. Ben zaten her halükârda öleceğim, sen de benden öcünü al diyor.
Asena: Walter bence orada Jesse’nin öcünü alma meselesini düşünmüyor. Walter orada Jesse’nin yarasız çıkmamasını istiyor. Jesse’nin de cezasını çekmesini istiyor. Jesse’nin birini öldürdüğünde geldiği noktayı çok iyi biliyor. Hank’in ölümünden onu suçladığı için ona bu cezayı çektirmek istiyor. Onların arasındaki ilişki yıpranmış, değişik bir ilişki. Walter Jesse’ye sinirli çünkü herkes Jesse’yi öldür derken o, meydanda yanına silah almadan Jesse’yi bekliyordu. Walter’ın onunla farklı bir duygusal bağı var. Normalde kolay affetmeyen birisi ama aynı zamanda Jesse’yi göz göre göre öldürebilecek biri de değil.
Ali Can: Onların ilişkisine de baktığın zaman baba-oğul ilişkisini oturtuyorsun. Walter evden uzaklaşıp, Jesse’yle daha çok vakit geçirmeye başlıyor. Aralarındaki ilişki de çok uçlarda. Jesse bir cümlede saygılı konuşurken ötekisinde küfretmeye başlıyor. Bir gerginlik özellikle ‘Sinek’ bölümünde hissediliyor. Walter inanılmaz titiz bir adam, uyuşturucusu artık sanatı olmuş ve onun laboratuvarında etrafta sinir bozucu sesler çıkarıp etrafa zarar veren bir sinek var. Bölümde kamera Jesse’nin yüzüne odaklanırken sineğin Jesse’nin suratına konması çok dikkatimi çekmişti. Walter’ın laboratuvarında Jesse de aslında bir sinek. Aralarında bir baba-ergen çocuk ilişkisi var.
Asena: İlişkide şöyle bir eksiklik var. Walter Jesse’nin potansiyelini gözünün önünde olmasına karşın fark edemiyor. Bu da Walter’ın kendi ailesindeki babalık rolünün tecrübesizliğine dayanıyor. Walter’ın Jesse’nin potansiyelini fark edememesi Mike’ın Jesse’ye kolay müdahale edebilmesini sağlıyor. Çünkü Mike bu eksikliği fark edip bu kanalla aralarını bozuyor.
Akın: Karakterlerin değişimlerini sağlayan olaylar üzerinde de durmak gerekiyor. Bence onları değişime sürükleyen en önemli şey ölümle karşılaştıklarında verdikleri tepkiler. Walter ilk olarak kanser olduğunu öğreniyor ve bunun üzerine uyuşturucu pişirmeye başlıyor. Ertesinde birini öldürmek zorunda kalıyor ve Walter her ölümden güçlenerek çıkan bir karakter oluyor. Jesse’nin ise tersine her ölümden sonra hayattan uzaklaştığını görüyoruz. Hank için de benzer bir durum söz konusu. Terfi aldığı yerde uğradığı saldırıdan sonra psikolojisi bozuluyor. Ölümle karşı karşıya getirdiği bütün karakterleri değiştiriyor.
Ali Erkan: Buraya bir not düşmek istiyorum, belki ilk cümlemle benzer bir yanı olacak. Hank saldırıya uğradıktan sonra, Hank’in tedavi masrafları da devlet tarafından karşılanmıyor. Hank, vurulduğunda narkotik şubenin başındaki kişi. Hatırlarsınız; Hank’in tedavi masrafları Walter tarafından karşılanıyor. Örneğin, eş zamanlı izlediğim başka bir dizi olan Dexter’da, böyle sıkıntılar hiç olmuyordu. Kabaca, Miami’de bir cinayet masası etrafında dönen olaylarda hiçbir polisin (belki kaçırdığım istisnaları vardır) para ihtiyacı olmuyor, fakat gerçek olan bu değil ki.
Asena: Neredeyse her karakterin kaybedeceği bir şey var. Walter’da ise tersi bir durum görülebiliyor. Her ne kadar bu işe başlangıçta ailesi için başlamışsa da son bölümdeki itirafını da göz önünde bulundurursak, bir yerden sonra kendisi için yapmaya başlıyor. 80 milyonundan kalan paranın ardına düşmesi mesela. Hep daha fazlasını istiyor çünkü bu iş onun için bir iktidar hırsına dönüşüyor. Benzer bir nokta da Walter dizi boyunca çokça ailesi üzerinden tehdit edilmiyor.
Akın: Hızlı bir parantez açacağım. Gus Fring de mesela para için kandıramayıp laboratuvar ile kandırıyordu Walter’ı. Walter’ın pek umurunda değildi para. Ertesinde parayla tatmin olmaya başladı.
Asena: Ölümler meselesine gelirsek. Walter’ın bir süre sonra ailesi de önemsizleşiyor. Mesela Jesse için Brock kan bağları olmasa da ona yönelik bir tehdit Jesse’yi Aryanların hapishanesinde tutmaya yetebiliyor. Walter ise yalnızlaşıyor, çünkü zaten ölecek kaybedecek çok bir şeyi yok. Walter’ın para hırsıyla çocuklar da resimden silinince artık Walter’ın endişelenebileceği hiçbir şey kalmıyor.
Arda: Bence iş para noktasında değil. Jesse ile ettikleri bir sohbette Jesse’nin bir sorusu vardı. “Uyuş- turucu işinde misin para işinde misin?” diye. Walter’ın buna cevabı “İkisinde de değilim, imparatorluk işindeyim” oluyordu. Todd’un amcası Walter’ı paranın yerini öğrenememesiyle tehdit ederken, Walter onu gözünü kırpmadan vuruyordu. Parasının peşine düşmüyor.
Asena: Evet, benim kastım da para hırsı değildi. Para itibarının bir karşılığıydı ve bunun peşine düşüyordu. Bu benim itibarımın bir karşılığı, bu parayı benden kimse alamaz.
Akın: Genel bir şey söyleyeceğim. Amerikan dizi ve filmlerinde genelde saf kötü karakterler Neo-Naziler oluyor. Geri zekâlılar, şeytaniler, etik değerleri yok, siyasi bir mücadele içinde de değiller. Adanmış Neo-Nazi karakterler de yok. Hepsi düz serseri.
Arda: Altında bir İkinci Dünya Savaşı kompleksi olabilir. Savaşı biz kazandırdık şeklinde. Ölüm konusuna ekleyeceğim şey Marie karakterinin bile kayıtsızlaşıp Walter’a intihar etmesini söylemesi veya Hank’e yakalamak için yapabileceğin her şeyi yap demesi. Çöpte beyin bulup sakin bir şekilde Hank’i aramasını düşünelim. Gayet histerik bir karakter sakince Hank’i arayıp “Beynin çöpte işi ne?” diye soruyor. Marie böyle bir karakter değil. Ölüm onu da değiştiriyor.
Asena: Ben burada biraz da Hank’in ölümü ve Walter üzerindeki etkileri üstüne konuşmak istiyorum. Hank ölümü daha ilginç karşılayacak bir karakter olabilirdi. Ama Heisenberg’i yakaladığı andan sonra hayat amacını tamamlamış gibi davranıyor. Bundan dolayı Marie kadar histerik davranmıyor.
Akın: Hank öldükten sonra her şeyi kendi için yaptığını itiraf ediyor. Ailesinden biri ölüyor ve aileden kopuşu bundan sonra gerçekleşiyor.
Ali Can: Walter ise Hank’in ölümünde yere düşüyor. Kalktığı zamansa Heisenberg olarak kalkıyor. Bu andan sonra her şeyi kendi için yaptığını itiraf ediyor. Ailesinden biri ölüyor ve aileden kopuşu gerçekleşiyor. Yaptığı her şeyin kendisinin için olduğu bilincinde kalkıyor.
Ali Erkan: Ben buna katılmıyorum. Walter, Hank öldükten sonra yeniden eski Walter’a dönüyor belki de. Çünkü kutsal saydığı ailesinden birisi ölmüştü, intikam alması ise bunun bir sonucu oldu. Hank’in katillerinin hiçbiri hayatta kalamadı. Skyler ile son konuşması ise bir itiraftan ziyade iç dökme, bu işi sevdiğini ve yapabildiği için yaptığını söylüyor. Giderken Skyler’a, Hank’in cesetinin yerini söylemesi ve bunun karşılığında polislerle pazarlık yapmasını önerdiği zaman bile aslında her şeyi kendisi için yapmadığını anlayabiliriz. Walter’da aile kavramı çok güçlü.
Akın: Kurgu meselesine gelelim. Walt her şeyi didik didik kuran bir adam. En ufak hataya yer bırakmayan, her şeyi hesaplayan bir adamken yakalanmasını başlatan süreç tuvalette bıraktığı kitap oluyor. Bence kurgudaki büyük eksikliklerden biri bu.
Asena: Ama orası ebeveyn banyosu. Daha mahrem bir alan olduğunu göz önünde bulundurmak lazım. Walter’ın kanserken sabahladığı bir alan. Onu orada bırakması çok insani bir şey. Burada belki yapılabilecek eleştiri notu neden yırtmadı olabilir. Ama Walter o notu yırtamaz. Gary bir kimyager ve Walter kendini Gary’nin ona hayranlığı üzerinden tatmin ediyor. Walter, Hank ona ilk laboratuvar defterini gösterince de sadece paniği değil, panikle beraber bir gururu da yaşıyor.
Akın: Sen söyleyince tekrar fark ettim. Yemek yerlerken Hank Heisenberg’in öldüğünü düşündüğünü söylüyor, Walt ise burada formüllerin kopyalanması olduğunu, formül keşfi olmadığını belirtiyor. Kendi bacağına kurşun sıkıyor aslında böyle yaparak.
Asena: Walter’ın zaafı itibarı. Bu noktada ben Walter’ın her şeyi senin de söylediğin gibi didik didik planlayan adamken tuvalette yakalanmasını, bok yoluna gitmesini çok akıllıca buldum. Kimsenin aklına gelmeyecek bir şeydi bir de.
Ali Can: Bence Walter da kendi zaafının farkında. Kitabın yokluğunu hemen fark ediyor.
Asena: Alt metinde Walter çok güçlü bir adam değil. Walter o gücü kazanmaya çalışan bir adam ve o gücü kazanmaya çalışan her insan gibi en büyük zaafı da kazandığı güç. Bu güçle böbürlenmek, gücü göstermek ve kendine yansıtmak zorunda çünkü bundan besleniyor.
Arda: Bence dizinin güçlü olduğu noktalardan biri de sonunun belli olması. Kurgu buna göre gelişiyor ve seyirci o sonun nasıl geleceğine kilitleniyor.
Akın: Scarface sahnesi de buna bir örnek. Oğluyla beraber Scarface seyrederlerken “Bu filmin sonunda mutlu son yok” gibisinden bir diyalog geçiyor mesela. Tıpkı Scarface’in sonunda bir uyuşturucu baronunun ölümünü izlediğimiz gibi, bu dizinin sonunda da bir uyuşturucu baronunun ölümünü seyredeceğimizi biliyoruz.
Ali Can: Dizideki başlangıç metaforları benim dikkatimi çekti. Uçak kazasının olduğu sezonda fazlasıyla belirgindi mesela. Gözler, iki tane üzeri gazete kâğıdıyla kapanmış kişi, oyuncak ayı başlangıçları. Yine görseller seyircinin neredeyse hiç kurgulayamayacağı yerlere bağlanmıştı. Walter’ın ölümünü seyrettiği kızın babasının Walter’ın evinin üzerinde uçak çarpışmasına sebebiyet verme metaforunu da unutmamak gerek.
Akın: Biraz da filmin tekniğine geçelim öyleyse…
Arda: Dizi genel olarak diğer dizilerden farklı çekimleriyle, oyunculuklarıyla veya müziğin kullanımıyla kendini öne çıkarıyor. Sezon başında gördüğümüz Walter’ın yeni gözlüğü ve siyah ceketi o sıralarda pek bir şey ifade etmiyor mesela. Sezon finalinden önceki bölümdeyse çok farklı şeyleri temsil ettiğini görüyoruz. Evinden uzak olması, evlilik yüzüğünün artık parmağına oturmaması ve oğlunun artık onu görmek istemediğini belirtmesiyle başlayan süreç, eski arkadaşlarının artık Walter White’ın öldüğünü söylemeleriyle sonuçlanıyor. Walter da o an kendini gömüyor ve Heisenberg yeniden ortaya çıkıyor. Siyah gözlük ve siyah ceket, o an Heisenberg’in geri gelişini vurgulamada anlam kazanıyor. Yüzüne yakın çekim yapıldığındaysa arka plan olarak Walter’ın mavi metamfetaminine gönderme olarak mavi tonun seçilmesi de bunu destekliyor. Bunun dışında dizide genel olarak bir fon müziği yok. Dram genelde oyuncuların başarısı üzerinden sağlanıyor. Bunlar da hep filmin teknik başarısının hanesine yazılıyor.
Asena: Sanat yönetmeninin başarısı karakterlerin evlerinin detaylarında dikkat çekiyor. Mesela Marie’nin evi aşırı takıntılı bir morken, Walter’ın evi çok sıkıcı ve monoton, o evde çok mutlu bir aile hayatının olmadığını sıkıcı olduğunu belirtiyor, Fring’in evi çok klas… Bir de çekimde mi kurguda mı konuşulması gerek bilmiyorum ama karakterlere yapılan çok güzel dokunuşlar var. Örneğin Walter’ın evin altındaki paraları almaya gidip paraların Skyler tarafından Ted’e verildiğini öğrendiği sahnedeki gülüşü. Ya da Gus’ın kusmadan önce ceketini katlaması. Hector’un gerçekten rahatsız edici noktaya ulaşan zil sesleri veya yüz ifadelerini de ekleyebiliriz. Ya da Jesse’nin arkadaşları, Badger ile Skinny Pete. Beraberce saatlerce boş konuşmaları…
Ali Can: Jesse ve arkadaşlarının Kafka bölümü aklıma geldi. Çok ulvi bir amaç taşıdığını düşündükleri “Kafkavari” kelimesi üzerinden birbirlerine ahkam kesmeleri.
Akın: Teknik detaylar konusunda da görüşleri aldık. Umarım dizinin tamamını izlememiş biri bu Yuvarlak Masa’yı sonuna kadar okumamıştır. Dizinin gençlik içerisinde çok izlendiğine güvenerek böyle bir Yuvarlak Masa yaptık. Dizinin bir bölümünü izleyip de bu bölümün tamamını okuyanlar umarım bize kızmaz. Yazının başına bir uyarı koymuştuk. Kimsenin ekleyecek bir şeyi yoksa bir Yuvarlak Masa’nın daha sonuna geldik. Katılanlara teşekkür ediyoruz. Gelecek sayıda görüşmek üzere.