Nefes Almak İstiyoruz

Spor müsabakalarında, sporcu sakatlandığında iki ihtimali vardır; ya maçı terk edecektir ya da o acıya dayanarak maçı bitirecektir. Futbol ile ilgilenenler, Bülent Korkmaz’ın Arsenal maçını kırık kolla bitirdiğini hatırlar. 10 Temmuz günü, Ali İsmail’in cenazesini taşırken bizim de iki halimiz vardı. Emel Anneye “Ağlama anne, evlatların burada.” derken hep bir ağızdan, avaz avaz, öyle bir histi ama tam da değil, benziyor işte…

Ali İsmail hepimiz gibiydi. Heyecanla geldi Eskişehir’e. Ev baktı, yurt baktı, arkadaş baktı. Üniversitesini gezdi. Şehre dair efsaneler, öğrenci yaşamına dair hikayeler dinledi. Bol bol ucuz tantuni yedi, bizim orada daha iyi yapıyorlar diye söylendi. Barlar sokağına takıldı. Adalar’da çay içip, fotokopicilerde sıra bekledi. Vize, final haftalarında sabahlara kadar arkadaşlarıyla bir yandan geyik yapıp, bir yandan ders çalıştı. Hepimiz niyetleniriz ya hani; Türkiye’nin dört bir tarafını gezdi. Çoğumuz gibi o da severmiş, bir sürü fotoğraf çekti. Eskişehir’in havasına lanet etti, “Bizim oraların havası…” diyerek başladı cümlelerine mesela. En lazım olduğu zamanda evde suyu bitti. Eskişehir’de su faturası gelmez, bir karta TL yüklersin. O da her seferinde, tıpkı bizim gibi, otomatın önünde uzun su kuyruğu bekledi kesin. Kısacası Ali bizden biriydi, bizim gibiydi, bizdi…

2 Haziran günü ara sokakta dövüyorlar Ali İsmail’i. Bir kere değil. Ayağa kalkıp evine dönmeye çalıştığı her sokakta. O tek başınayken. Onlar çok kalabalıkken. Sonra Mavi Hastane’ye gidiyor Ali İsmail. Mavi Hastane, Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne gönderiyor onu. Tomografisini çekiyorlar. Bir şeysi yokmuş, öyle diyor doktor. Cuma günü sınavı varmış, onu soruyor. İki-üç güne bir şeyin kalmaz diyor, ağrı kesici iğne yapıp yolluyor. Doktor, kas gevşetici yazıyor. Ortopedi uzmanını bekliyor bir süre de. O halde… Sonra doktor kabul etmiyor, hastane kapısında bekletiliyor Ali İsmail. Polise git diyorlar önce, sonra tedavi ederiz diyor yetkililer. Vicdansızlar. Onu dövenlere mi gitsin? Ne yapsın dönüyor evine. Sabah ifade veriyor. Konuşma güçlüğü çekmeye başlıyor sonra. Tekrar hastaneye gidiyor, arkadaşlarıyla beraber. Beyin kanaması teşhisi koyuyorlar. Ertesi gün ameliyata alıyorlar. 37 gün boyunca bekledik Ali İsmail’i. 37 gün… 19 yaşındaydı Ali İsmail. 37 gün bekledik biz onu. Her gün adını bağırdık sokaklarda. 37 gün bağırdık…

“İyi stres attık.” demişler, tanığın biri ifadesinde böyle diyor. “Çelme takıp düşürdüm.” demiş. “Devletin polisine yardım ettim.” demiş. 19 yaşında birini dövmek için polise yardım etmiş. Memleketinde O’nu anmak için toplanan arkadaşlarına kardeşlerine de saldırdılar Ali’nin.

Fenerbahçeliydi Ali İsmail. Fenerbahçeli taraftarlar, O’nun için şarkı bestelediler. Eti Park’a adını verdik biz de Ali’nin, yeter mi?

Gazetelerde köşe yazarları hesap sordular kalemleriyle, Eti Park’a adını verdik biz de Ali’nin, yeter mi?

İnternette bir sürü videosu var Ali’nin, Eti Park’a adını verdik biz de Ali’nin, yeter mi?

İkitelli Forum Alanı’na adını verdiler, Eti Park’a adını verdik biz de Ali’nin, yeter mi?

8 kişiye dava açıldı 5’i tutuklu, Eti Park’a adını verdik biz de Ali’nin, yeter mi?

4’ünün polis olduğu açıklandı, Eti Park’a adını verdik biz de Ali’nin, yeter mi?

Eskişehir Valisi: “Arkadaşları dövüp, suçu polisin üzerine atmak istemiş olabilirler.” dedi.

Eskişehir Valisi, polisin yaptığı ispatlanınca telefonlara çıkmadı.

Eskişehir Valisi, üzüldüğünü söylemedi.

Eskişehir Valisi görevini yapmadı, hala yapmıyor.

Eskişehir Valisi koltuğunu terk edecek cesarete sahip değil. Her gün o koltuğa oturuyor.

Eskişehir’in orta yerine, herkesin gözünün önüne; Vali’nin, polislerin, sivillerin, unutmayalım diye bizlerin, hükümetin yakasına yapışmışken vazgeçmesinler diye Eskişehirli herkesin, Eskişehir’e gelen herkesin gözünün önüne Ali İsmail’in olanca cesaretiyle dikilmesi için… O’nun heykelini yaptık biz de.

Bir avuç su tutacak avuçlarında kuşlar su içsin diye. Kuşlar konacak Ali’nin ellerine. Baktıkça bileneceğiz biz. Ne demişti: Korkacaksın, titreyeceksin, yıkılacaksın adi hükümet!

Ali’ye baktıkça nefes alacağız biz, ne demişti: Nefes almak istiyoruz.