Güney’in Pastoral Manzarası: Kavrulan Bedenler

Sanatçıların toplumsal olaylara duyarlılıkları icralarını etkiler mi, etkilerse ne şekilde etkiler tartışılır. Ama sanatçıların duyarlılıklarının, insan olmalarını olumlu yönde etkileyeceği aşikâr. Biz bu savı sahiplensek de icralarını “farkında olmadan” çok iyi yapan sanatçılar da vardır. Diğer yandan yalnız “farkındalıklara” yönelen icracılar sanatçı yönlerini de boşlayabilirler.

“Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robeson / inci dişli zenci kardeşim / kartal kanatlı kanaryam” (Nazım Hikmet, Bursa Cezaevi), demiş Nazım, ırkçılığa karşı mücadele veren Paul Robeson’a.

İnsanlık tarihinde toplumları en çok etkilemiş sanat dallarının başında gelen müzik üzerinden “protest müzik”le durumu örneklendirelim. Caz türündeki ilk örneklerinden, ırkçılığa karşı bir söylemi olan 1929 yılında sözlerini Andy Razaf’ın yazdığı ve Louis Armstrong tarafından ölümsüzleştirilen ‘Black and Blue’ ve Ethel Waters’ın meşhur ettiği Irving Berlin bestesi ‘Supper Time’da protest söylemiyle dikkati çeken parçalardı.

Daha sonra hakkında kitaplar yazılan, filmler çekilen, Amerika’yı sosyal, kültürel ve politik açıdan derinden etkileyen bir şarkı yazıldı; Strange Fruit.

Müzik eleştirmenlerine göre basit bir şarkıydı, hatta tür olarak bile -ne folk geleneğine uygun yapıda ne de caz türüne uygun bir yapıda olmadığından- net bir yerde durmuyordu. Fakat hemfikir olunan nokta etkileyici bir şiirsellikte olması ve Bilie Holiday ile bütünlük kazanmasıydı. Ajitatif ya da didaktik olma kaygısı gütmeden… Politik eylemselliğin müziğe yansımadığı zamanlarda, bu şarkı linç olaylarını tüm acımasızlığıyla gösterdi.

Şarkı ilk olarak ünlü caz vokal Billie Holiday tarafından Café Society adlı bir caz kulübünde seslendirildi. Kulübü sol sempatizanı olduğu söylenen eski ayakkabı satıcısı Barney Josephson işletiyordu. Kulüp o zamanlar Amerika’da beyazlar ve siyahların beraberce eğlendikleri, entelektüellerin, işçilerin, sanatçıların, öğrencilerin, solcuların yegâne yeri olmuştu.

Kulübün sahibi Josephson “Şarkı bitince Billie derhal sahneyi terk edecek ve alkışlar ne kadar güçlü olursa olsun, selam vermek için bile geri dönmeyecektir. Strange Fruit’un insanların içine işlemesini istiyorum.” diye direktif vermiştir.

Josepshon Yanılmadı

David Margolick’in kitabı “Garip Meyve: Billie Holiday Cafe Society ve Sivil Haklar İçin Erken Yakarış”ta sayısız önemli insandan yapılan alıntılarda şarkının büyüyen etkisi ve yarattığı öfkenin 50 ve 60’lardaki kitlesel sivil hareketlenmelerde karşılık bulduğunu belirtmektedir.

Strange Fruit ülkedeki dengeleri o denli bozdu ki, yasaklarla, protestolarla karşılaştı. 1930’ların ortalarında yazılan bu şarkı ancak 1939 yılında türlü zahmetler sonucu Billie Holiday’ın çabalarıyla küçük bir plak şirketi olan Commodore Records tarafından kaydedildi. Plak şirketi sahibi, Milton Gabler aynı zamanda 2002 yılında Joel Katz tarafından çekilen Strange Fruit belgeselinde de röportaj verenlerden.

Linçi yasak edecek bir yasa çıkarmaya çalışan sivil toplum örgütleri, şarkının sözlerinin kopyasının Amerikan Kongresi’ne yollanması için mücadele verdiler. Birkaç sene sonra, 1944’te ise Strange Fruit, Lillian Smith’in ırk ayrımcılığı hakkında yazdığı ünlü kitabının ismi olmuştu. Billie’den sonra ve tabii şarkının yasaklı döneminden biraz olsun zaman geçtikten sonra müzik dünyasının ünlü vokalistleri bu parçayı seslendirdi. Bunlar; Abbey Lincoln, Cassandra Wilson, Carmen McRae, Nina Simone, Dee Dee Bridgewater, Shirley Verrett ve çağdaş vokalistlerden Tori Amos, Sting gibi isimlerdi.

İngiliz müzik dergisi Q Magazine geçtiğimiz yıllarda Strange Fruit’u ‘Dünyayı Değiştiren 10 Şarkı’dan biri olarak seçtiğini duyurdu. Time dergisi tarafında da “Yüzyılın En İyi Şarkısı” seçildi.

Şarkının Komünist Yazarı, Meeropol

Şarkının yazarı, Abel Meeropol 1903 yılında New York doğumlu henüz genç bir yazardı. Meeropol, Amerika’nın güneyinde gerçekleşen korkunç bir linç fotoğrafını gördükten sonra ve Holiday’le tanışmadan çok önce bu şarkıyı yazmıştır.

(scent of magnolias, sweet and fresh, then the sudden smell of burning flesh… / manolya kokularına, tatlı ve taze… aniden karışır bir kavrulan bedenin kokusu…)

New York’un Bronx mahallesinde bir lisede İngilizce öğretmenliği yapan Abel Meeropol aynı zamanda o yıllarda Amerika Komünist Partisi üyesidir. Daha sonra aleyhlerinde bir delil olmamasına rağmen Sovyetler Birliği’ne casusluk yaptıkları gerekçesiyle için idam edilen Rosenberg çiftinin çocukları Julius ve Ethel Rosenberg’i evlatlık edinmesiyle birlikte Meeropol dikkatleri üzerine çekmiştir.

Antikomünist politikacılar genellikle güneyli ırkçılarla dayanışma içerisindeydiler çünkü ırkçılıkla mücadele sol kanatla özdeşleşmişti. 1941’de, New York eyalet yönetimi devlet okullarındaki komünist örgütlenmeyi araştırmak adına Rapp-Coudert komitesini görevlendirir. Bu kapsamda Meeropoľe Komünist Parti tarafından “garip meyve” şarkısını yazması için görev mi verildiği ya da para alıp almadığı gibi sorular sorarlar.

Bu politik atmosferde, radyodaki üstü kapalı şarkının sansürlenmesine rağmen pop listelerinde şarkı 16. sıraya yerleşir.

Meeropol “Strange Fruit’un yanı sıra 1945’de Frank Sinatra ile kaydedilen ve filme alınan “Yaşadığım Ev” (The House I Live In) ve Peggy Lee’nin söylediği “Apples, Peaches and Cherries” şarkıları da protest kimlikle bilinir.

Meeropol’a ırkçılığın gerçekliğini insanın yüzüne tokat gibi vuran şarkılarını yazdıran tarih hala sıcaktır. Oğluna göre ise, “son ırkçı ölene kadar ‘garip meyve’ güncel kalacaktır”.

Yükselen Irkçılık

1877’de federe birliklerin çekilmesiyle boş kalan alanı “Jim Crow” yasaları kapladı. 1896’da Yüce Divan’ın tanıdığı bu yasalar ayrımcılığı daha keskinleştirdi ve siyahları kazanmış oldukları bazı yurttaşlık haklarından mahrum bıraktı. Kuruluşu 1866 olan “Ku Klux Klan” gibi bazı örgütler şiddet eylemlerini yoğunlaştırdı ve birçok aile göç etmek zorunda kaldı.

Göç eden aileler, gittikleri bölgelerde alışık olamadıkları bir yaşam biçimiyle karşılaştılar ve işsizlik, sağlıksız yaşam koşulları, suç dünyası ile birlikte yeniden ırkçılık karşılarına çıktı. Beyazlar siyahlarla bir arada yaşamayı kabul edemediler ve sendikacılıktan dışlanan bu yeni iş gücünün rekabetine dayanamadılar. Köylerdeki linç olaylarından sonra göçle birlikte 20.yüzyılın başlarında patlayan büyük kent ayaklanmaları ortaya çıktı.

Tuskegee Institute’un arşiv kayıtlarına göre 1882- 1968 yılları arasında 3446 siyah insan linç edilmiştir. Kayda geçmeyen daha çok insanın olduğu bilinmektedir. Linç edilen insanların %901 Amerika’nın güneyindeki küçük ve fakir mahallerde yaşayan insanlardı. Belgelere göre linç edilen siyahlar ibret maksadıyla ağaçlara asılıp, yakılıp, cinsel organları tahrip edilirdi. Beyazlar açısından karnaval havasında geçen bu ayinleri taçlandırmak adına hatıra fotoğrafları için kameralara poz verilirdi.

Uzun yıllar sansüre maruz kalan bu olayın çoğu belgesini, siyah ve kadın gazeteci İda B. Wells, 1890’lara ırk ayrımcılığına ve linçe karşı ilk büyük kampanyalardan birini başlatarak, pek çok linç olayının belgelenmesini sağlamış. Bugün, o dönemde yaşanan kitlesel acımasızlığa karşı pek çok önemli bilgiyi İda B. Wells’in çalışmaları, hayatını riske atarak yaptığı çalışmalar sayesinde edinebiliyoruz.

Ve…

Dixie’de ta güneyde bir yol

Kalbim yaralı paramparça

Asmışlar karabiberimi

Dörtyol ağzında bir ağaca…* der, Langston Hughes.

Allah’ın Belası Pastoral Manzara’

1958 baharı gelmiştir, Strange Fruit piyasaya çıkalı 19 yıl olmuştur. Amerikalı ünlü siyahi yazar Maya Angelou ‘In the Heart of a Woman’ isimli kitabından alıntıyla öğreniyoruz ki, Billie’nin Los Angeles’a yaptığı ziyaretlerinden birinde, uyumadan önce, oğlu Guy’ın yatağına ilişip, ona ‘Strange Fruit’u söyler. Şarkı bittiğinde Guy’ın bir sorusu olacaktır ünlü şarkıcıya: “Pastoral manzara ne demek, Bayan Holiday?” Billie’nin yüzünü zalim bir ifade kaplar. Sesinde bir küçümseme sezilir adeta: “Pastoral mi ne demek? Zırdelilerin zencileri öldürmesi demek. Senin gibi küçük bir zenciyi alıp, vidalarını söküp lanet gırtlağından içeri tıkmaları demek. Allah’ın belası pastoral manzara bu demektir işte…”

(Billie Holiday, bu olayın üzerinden sadece bir yıl sonra, uyuşturucu bulundurmaktan tutuklandığı 17 Temmuz günü, kalp ve akciğer yetmezliği sebebiyle kaldırıldığı hastanede son nefesini verecektir.)

Billie Holiday’in kararlı boyun eğmez bir tavırla seslendirdiği bu şarkı tüm yaşanmışlıkları gerektiği kadar bize aktarıyor. Dinleyenler ya da sözleri okuyanlar bu olaylara dair hiçbir fikre sahip olmasalar bile artık eskisi gibi hissedemiyorlar. Gerek Billie’nin yorumu gerekse şarkı size bir hesaplaşma ve sorgulama bırakmadan gitmiyor.

* Çeviren: Melih Cevdet Anday.