Tuhaf Bir Yazar, Tuhaf Kadınlar

Yeni bir kültür yaratırken geçmiş yaratımların ne kadarını ve hangilerini bu “yeniye” dahil edeceğimiz konusu önemlidir. Leyla Erbil, “yeni bir ülke ve yeni bir kültür” yaratmak isteyen bizler için geçmişten bugüne taşınacak en önemli miraslardan biridir. Aramızdan ayrılışı bu sayfalara taşınması için yalnızca bir bahanedir. Bu nedenle yazının asıl akışına geçmeden önce A. Ömer Türkeş’in deyimiyle “başkaldırının kendisi” 1 haline gelen bu baş eğmez onurlu aydınımızı şükranla anıyoruz. Kendi deyimiyle: Işıklar içinde yatsın…

Leyla Erbil, hem edebiyatımıza kazandırdığı biçimsel olanaklarla hem de yarattığı derinlikli karakterleriyle “tuhaf bir yazar” tanımlamasını hak ediyor. Kendisiyle yapılan söyleşilerde sık sık vurguladığı gibi “hasta bir toplumda” yaşadığımızı2 düşünen Leyla Erbil, eserlerinde bu hastalığı tüm şiddetiyle teşhir eder. Hasta bir toplumda yaşayan insan da yaralanmış ve hastadır der. Dolayısıyla Leyla Erbil’in karakterlerini “tuhaf” yapan bu hastalık durumudur. Önünüzde duran yazı, Leyla Erbil’in kadın karakterlerine yoğunlaşarak bu “hastalıklı” toplumun birey üzerindeki etkilerini yazarın nasıl sorunsallaştırdığı üzerinde duracak. Bu sorunsallaştırmanın en önemli iki boyutu olan cinselliğin algılanması, deneyimlenmesi ve siyasal kimlik oluşumu yazımızın üzerinde duracağı temalar olacak.

Cehennem Sokağı’nda Birey Olmak:

Önce iki nokta ile başlayalım: Erbil, yukarıda dile getirdiğimiz gibi insanın hasta bir toplumda yaşadığını ve hasta olduğunu söyler. Ancak bu, herkes tarafından paylaşılan bir durum olduğu için aynı zamanda “normaldir” de.3 Bu vurgu hem karakterlerinin aslında çok “tipik” olduğunu gösterir hem de psikolojik terapi yoluyla “normalleşmeye” çalışan günümüz insanının çabasının “beyhudeliğine” ışık tutar.

Bu “tipik” olma durumunu biraz açalım: Leyla Erbil, özellikle kadın karakterleri aracılığıyla dönemlerini yansıtan aydın-solcu- kadınları anlatır. Bu karakterler, dönem aydınının yaşadığı çelişkileri, sorunları, toylukları deneyimler. Bu durumu Nermin’de (Tuhaf Bir Kadın), Nesli’de (Karanlığın Günü), Jale, Sacide ve Ferhude’de (Mektup Aşkları) görmek mümkün. Ancak Leyla Erbil, karakterlerinin “tipik” sayılabilecek deneyimlerini ve çelişkilerini uçlara taşıyarak verir. Karakterler bir yandan tipik, bir yandan “tuhaftır”.

Hastalıklı bir toplum ve hastalıklı insanları anlatan Erbil, Marx ve Freud’dan etkilendiğini her fırsatta dile getirmiştir: “marx varsıllığı, kapitalist ahlakı benimsemememe, freud’la insanın görünen yüzünün ötesinde saklı olanla uğraşmama sebep oldu”.4 Bu sözler, Erbil’in bu iki ismi nasıl bir araya getirdiğinin iyi bir özeti sayılabilir. Deliliğin toplum tarafından insana bulaştırıldığını her fırsatta dile getiren Leyla Erbil, bireyin yaşadığı sakatlıkların, çelişkilerin bireysel sorunlar olduğunu reddeder. Freud’un psikanalizinden yararlanırken, bilinçdışını çözmeye çalışırken bunun toplumsal arka planını, temelin ve üst yapının bu “hastalıktaki” rolünü deşifre eder. “Hasta” olmayı bir anomaliye indirgeyen zihniyete karşılık Leyla Erbil, hasta olanın düzen olduğunu karakterleri aracılığıyla gözlerimizin önüne serer.

Şimdi, Leyla Erbil’de cinselliğin bu delilik durumuyla ilişkisini irdelemeye çalışalım. Bu ilişki üstyapı kurumlarının cinselliğin bastırılmasındaki rolü, annenin erkek egemen söylemin sözcüsü olma durumu, evliliğin “aşksız” doğası ekseninde incelenebilir.

Cinselliğin Sorunsallaştırılması

Leyla Erbil, bir yandan özellikle din, ahlak, aile gibi üstyapı kurumları eliyle toplumda cinselliğin nasıl bastırıldığını gösterir bir yandan da cinselliği bedensel bir doyuma indirgeyen zihniyeti eleştirir. Selahattin Hilav, Zihin Kuşları için yazdığı değerlendirme yazısında bu durumu şöyle açıklıyor:

“(…) erkeğin ev dışında ve yığınlar halinde kasvetli bir sözde toplumsal yaşam sürmesi; kadının genellikle evcil bir hayvan gibi dört duvar arasında kalması, cinselliğin biyolojik bir gereksinim düzeyinden çıkarılıp yüksek bir düzeye ulaştırılarak insanlaştırılmasını olanaksız kılan nedenlerdir. Önüne geçilemez cinsel dürtünün bu durumda kendine başka kanallar bulması da kaçınılmazdır. Cinselliğin duygu, düşünce, özlem ve hayalden, yani tinsellikten ve dolayısıyla gerçek aşktan yalıtılmış olması, ister istemez biyolojik bir edim olmakla sınırlandırılmasına yol açar.”5

Mektup Aşkları’nda Jale’nin kocasının kendisini aldattığını öğrendikten sonra intikam almak için cinselliği kullanması ve sonrasında kurduğu şu cümle Hilav’ın söylemek istediğinin özeti sayılabilir: “Asıl öğrenmemiz gereken şey sevgisiz bir yaşam düzeni mi?”6

Anne Duvarı Örer mi?

Erbil ile beraber başka kadın yazarlarda da (örneğin Tomris Uyar’da) gördüğümüz iki kadın tipolojisi vardır: Düzene uyum sağlayamayan, sürekli çatışma halinde bulunan “tuhaf” kadınlar ile düzenin sürdürücüsü rolüne soyunan, erkek egemen sistemin meşruluk kaynağı haline gelen kadınlar.

Erbil’de ikinci tipoloji en çok anneler üzerinden anlatılır. Bu rol, sadece kız çocuklarıyla kurulan ilişkide değil, erkek çocuklarla ilişkide de görülür.7 Pink Floyd’un “Mother” şarkısında dediği gibi anne tüm korkuları çocuğuna yükler, duvarın örülmesine yardım eder.8 Karanlığın Günü’nde annesinin Nesli’nin yazarlığına karşı çıkması bu açıdan değerlendirilebilir.9 Leyla Erbil, yarattığı bu anne tipolojisiyle anneliği kutsallıktan arındırır, anne mitini “alaycı, ironik bir tutumla ve son derece kökten bir şekilde kır(ar).”10

Bir Koltukta İki Karpuz: Evlilik ve Aşk

Evlilik ve Aşk Leyla Erbil, kadın karakterlerinin hiçbirinin sevdikleri adamla evlenmesine izin vermez. Tuhaf Bir Kadın’da Nermin aşık olduğu Ozan Halit yerine Bedri ile evlenmek durumunda kalır. Mektup Aşkları’nda Jale kendisine aşık erkeklerden “en acizini” seçer.11 Eski Sevgili’de “sevgi” eskide kalmıştır. Kalan’da Lahzen “elinin çizgileri eline benzeyen sevgilisi” Zeyyat yerine Sabit ile evlenir. Evliliğin aşık olunan adamla gerçekleşmemesinin Erbil romanlarına iki boyut kattığını söylemek mümkün: Evliliğin kadınlar için kasvetli ve sevgisiz bir kuruma dönüşmesi ve kadının evlilik yoluyla pasifleştirilmesi. Sevilen değil kendisini seven erkeğin tercih edilmesi kadının evlilik boyunca pasif kalacağının da habercisi gibidir.

“Tuhaf” Kadınlar ve Siyaset

Leyla Erbil yazınında, kadın karakterlerimizi analiz edebileceğimiz ikinci izlek ise siyasi kimlik inşalarıdır. Erbil’in kadın karakterlerinin hemen hepsi ya sol siyaset içerisinde yer alır ya da sol siyasete sempati duyar. Ancak sol siyaset ile kurulan ilişkinin de sorunsuz olduğu söylenemez. Örneğin Tuhaf Bir Kadın’da Nermin girdiği sol çevrelerde kadın olduğu için aşağılayıcı bir tutumla karşılaşır.12 Karanlığın Günü’nde Nesli’nin de içinde bulunduğu sol çevrede ilişkiler kabul görmek için kurulur. Eski Sevgili’de yer alan “Biz İki Sosyalist Erkek Eleştirmen” hikayesinde edebiyattan anlamayan eleştirmenler kalemlerini sevmedikleri yazarları yermek için kullanır.13

Bu sorunlu ilişkide sadece sol çevrenin yozlaşmış olmasının değil karakterlerimizin “varoluşsal” sorunlarının da etkisi vardır. Sakatlanmış insanın siyasetle kuracağı ilişkinin de normal olmayacağını tahmin etmek güç değildir. Leyla Erbil gibi psikanalitik yöntemlerle karakterlerinin kişiliğini çözümlemeye düşkün olan, her insanın biraz “deli” olduğuna inanan bir yazarın karakterleri, siyasi kimlik inşalarında da “deliliğin” etkisindedir. Ancak bu noktada Leyla Erbil “uzmanlarının” kimi iddialarına cevap vermek zorunlu oluyor.

Leyla Erbil üzerine yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri sanat hayatının 50. yılı dolayısıyla Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü ile Türkiye Yazarlar Sendikası’nın birlikte düzenlediği “Tuhaf Bir Yazar: Leyla Erbil’de Etik ve Estetik” sempozyumudur. Yapılan sunumlar daha sonra aynı isimle kitaplaştırıldı. Günil Özlem Ayaydın Cebe’nin “Tuhaf Bir Kadın’da Olmayan Aşkın Tutkusu” sunumu üzerinde konumuzla bağlantılı olduğu için durulacak.

Ayaydın Cebe’nin bakış açısını ortaya koymak açısından uzunca bir alıntı yapalım:

“Yazar, böylece, toplumsal koşullar olgunlaşmadan toplumcu eylemde bulunmanın yararsızlığına dikkat çekerken, Nermin’in kimlik arayışının da sağlıksız olduğunu vurgular. Nermin’in evliliğini tükenme noktasına sürükleyen toplumcu eylemcilik tutkusu da bu saptamalar ışığında değerlendirildiğinde, genç kadının cinsel olarak hissettiği tatminsizliği telafi etmek amacıyla daha yüce bir aşk olarak gördüğü halk sevgisine yöneldiği yorumu yapılabilir. Başka bir deyişle, Nermin’in toplumcu aydın kimliğini benimsemesinin nedeni, yoksun olduğu aşkın yerine koyacak başka bir sevgi biçimi aramasıdır.”14

Dikkatli bir okuyucunun aklına gelebilecek birkaç soruyu sormamız gerekiyor: Birincisi Nermin cinsel bir tatminsizliğin sonucu olarak mı “halk sevgisine” yönelmiştir yoksa halk sevgisine yönelmesi sonucu evliliği bozulmuş ve cinsel bir tatminsizlik mi yaşamaya başlamıştır? Yukarıdaki paragraf bu konuda açık bir biçimde çelişkilidir. Ayrıca Tuhaf Bir Kadın’ı okuyanlar hatırlayacaktır ki Nermin’in “solcu aydın” kimliği Bedri ile evlenmeden çok önce oluşmuştu. Henüz üniversite öğrencisiyken ve cinsel bir deneyim yaşamadan (dolayısıyla herhangi bir hayal kırıklığı da yaşamamış oluyor) devrimci düşüncelerle tanışan, entelektüel ortamlara giren Nermin’in bu yönelişinde bu tür bir tatminsizliğin rol oynadığını söylemek mümkün değil. Tuhaf Bir Kadın özelinde yaptığımız bu analizin Erbil’in başka birçok romanı için de geçerli olduğunu düşünüyoruz.

Ancak Erbil’in karakterlerinin sorunlu bir siyasal bağlanma içerisinde oldukları da açıktır. Erbil’in özellikle kadın karakterlerinin yaşadığı sorunun kaynağının “nasıl doyuracaklarını bilmedikleri bir bilinç”15 olduğunu söylemek mümkün gibi görünüyor. Bir yandan içinde yaşadıkları toplumun yoz ve kokuşmuş olduğunun farkına varan, bunun kendi hayatları üzerindeki etkilerini gören karakterlerimiz diğer yandan ise girdikleri “sol”, “entelektüel” çevrelerdeki toylukları görüp hayal kırıklığına uğruyor. Bilinçlenme ve siyasal mücadelenin paralel ilerlemediğini görmeleri ve halka yönelik gerçekçilikten uzak aşırı romantik bakış açısı kahramanlarımıza hayal kırıklığı yaşatır. Bu hayal kırıklığının sonucunda aktif siyasal mücadeleden uzaklaşılır. Buradan yeni bir bilinç ve siyasal mücadele pratiği üretmeleri mümkün olmaz.

Leyla Erbil: Başkaldırı

Yukarıda söylediklerimiz Leyla Erbil’in “tuhaf kadınlarının” mücadele etmekten vazgeçmiş, kabullenmiş kişiler haline geldiğini göstermez. Süha Oğuzertem’in vurguladığı gibi onlarca yıldır katliamlara, darbelere, pek çok aydının, ilerici insanın öldürülmesine hatta diri diri yakılmasına yani “mutsuz bir tarihe” tanıklık eden Erbil ve karakterleri “yaşamdaki olumsuzluğu taklit etmez”.16 Leyla Erbil, mutsuz bir tarihe ağıt yakmaya değil onu bütün çıplaklığı ile gözler önüne sererek adeta yok etmeye çalışır. Toplumun dindar ve muhafazakar olduğunu düşünür, zaman zaman bu toplumda yeniliğin olmayacağı fikrine kapılır.17 Ancak bu durum ne Leyla Erbil’in kişiliğinde ne de edebiyatında bir kabullenmeye dönüşmez. Yine Oğuzertem, buradan yola çıkarak Leyla Erbil’in yenilik peşinde koşan bir yazar olduğunu, modernist formlar kullandığını ancak klasik anlamda modernist sayılamayacağını vurgular.18 Erbil’i diğer modernist yazarlardan ayırıyoruz; çünkü ilk olarak Erbil gerçeğe sık sıkıya bağlıdır ve ikinci olarak insanı kendi içine döndürdüğü ölçüde toplumsallaştırır.19 Böylelikle kimi “uzmanların” yaptığı basma kalıp yorumları zorlar. Modern akılla çelişen, modernitenin reddine yönelen, Kafkavari bir “umutsuzluğu” yeniden üreten modernist yazar kalıbı, tüm zorlamalara rağmen Leyla Erbil’e dar gelir.20

Leyla Erbil’in Türkiye tarihinin en “çaplı” ve aynı zamanda en onurlu aydınlarından biri olduğunu söylemek abartı sayılmamalıdır. Ancak kendisinin de ifade ettiği gibi yaşamak ve görmek zorunda kaldığı onca vahşet onu da tıpkı kahramanları gibi hasta etmiştir.21 Sadece ruhsal değil, fiziksel olarak da…

Kaynakça:

  • Erbil, Leyla. “Cüce”. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012
  • “Eski Sevgili”. Türkiye iş Bankası Kültür Yayınlan, 2010
  • “Gecede”. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2013
  • “Kalan”. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlar, 2011
  • “Karanlığın Günü”. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Leylâ Erbil Tuhaf Bir Kadın 2009
  • “Mektup Aşkları”. Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, 2012
  • “Tuhaf Bir Erkek”. Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, 2013
  • “Tuhaf Bir Kadın”. Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, 2011
  • “Üç Başlı Ejderha”. Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, 2012
  • “Zihin Kuşları”. Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, 2010
  • yay. haz. : Oğuzertem, Süha. “Leyla Erbil’de Etik ve Estetik”. İstanbul: Kanat Kitap, 2007
  • Dündar, Hülya. “Leyla Erbil’in Romanlarında Cinsellik Sorunsalı”. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Ankara: Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü, 2004.
  • Şentürk, Semiha. “Leyla Erbil’in Öykülerinde Öznellik, Dil ve Anlatım”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 2009.
  • “Hiç kimseye Benzemeyen Bir Karışım…”Söyleşiyi yapan: Ruken Kızıler. Bilim ve Gelecek 28 ( Haziran 2006): 72-74
  • “Delilik Dediğiniz Şey Aslında ‘Normallik’ Halidir.” Söyleşiyi Yapan: Irmak Zileli. http://www.irmakzileli.com.tr/2012/02/01/ leyla-erbil-lle-soylesi/
  • Akatlı, Füsun. “Leyla Erbil Meydan Okuyor”. http://www.radikal, com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=951
  • Cemal, Ahmet. “Leyla Erbil’de Zaman Üzerine Bir Felsefe”. http://kitapdergi.cumhuriyet.com/?hn=305780&kn=728&ka=4 &kb=5&kc=72
  • Hilav, Selahattin. “Zihin Kuşları Üzerine Çeşitlemeler”. Leyla Erbil. Zihin Kuşları. İstanbul: Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, 2010. 9-21
  • Kahraman, Hasan Bülent. “Kitapları ve Yarattığı Bireyleri ile Leyla Erbil”. Hürriyet Gösteri Sanat 93 (Ağustos 1988): 18-21
  • Temizyürek, Mahmut. “Leyla Erbil İşaretleri”. http://www.bianet. org/biamag/sanat/148737-leyla-erbil-isaretleri
  • “Kapak”. http://www.radikal.com.tr/ek_haber. php?ek=ktp&habemo=4718
  • Türkeş, A. Ömer. “Gerçek Acımasızdır”. http://www.radikal, com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=6374

Dipnot

  1. Türkeş, A. Ömer. “Gerçek Acımasızdır.” http://www.radikal.com.tr/ek_haber,php?ek=ktp&haberno=6374
  2. Erbil, Leyla. “Söyleşi”, Zihin Kuşları. S. 176
  3. a.g.y. s. 176
  4. Irmak Zileli ile Söyleşi. http://www.irmakzileli.com.tr/2012/02/01/leyla-erbil-ile-soylesi/
  5. Hilav, Selahattin. “Zihin Kuşları Üzerine Çeşitlemeler”. Leyla Erbil. Zihin Kuşları. S. 18
  6. Erbil, Leyla. “Mektup Aşkları”. s. 221
  7. “Gecede”deki Ayna ve “Eski Sevgilli”deki Bunak hikayelerini hatırlayalım.
  8. Mama’s gonna make all your nightmares come true./ Mama’s gonna put all her fears into you. (…) Of course mama’s gonna help build the wall.”( Annem tüm kabuslarını gerçekleştirecek/ Annem tüm korkularını sana bulaştıracak (…) Annem tabi ki duvarın örülmesine yardım edecek)
  9. Dündar, Hülya. “Leyla Erbil’in Romanlarında Cinsellik Sorunsalı”. s. 84
  10. Tunç, Ayfer. “Karanlık Bahçenin Görkemli Ağacı”. Leyla Erbil’de Etik ve Estetik içinde.
  11. Dündar, Hülya. a.g.e. s. 88
  12. Erbil, Leyla. “Tuhaf Bir Kadın”. S. 45-46
  13. Erbil, Leyla. “Biz İki Sosyalist Erkek Eleştirmen”. Eski Sevgili, s. 29-46
  14. Hilav, Selahattin. “Zihin Kuşları Üzerine Çeşitlemeler”. Leyla Erbil. Zihin Kuşları. S. 18
  15. “Ey ben bu bilinci ne yapayım? nasıl doyurayım?” diye haykıra vapur aklımıza geliyor. Erbil, Leyla. Gecede. “Vapur”. s. 29
  16. Türkeş, A. Ömer. “Gerçek Acımasızdır.” http://www.radikal.com.tr/ek_haber,php?ek=ktp&haberno=6374
  17. Erbil, Leyla. “Şöyleşi”. Zihin Kuşları. s. 198
  18. Oğuzertem, Süha. a.g.y. s. 168
  19. a.g.y. s. 171-172
  20. Aydınlanma düşüncesine verdiği değeri her fırsatta vurgular. Modernleşmenin ve cumhuriyetin sağladığı ilerlemeye büyük bir sempatiyle bakar. Bu nedenle, kendisiyle söyleşi yapanların zaman zaman zor durumda kaldığına şahit oluyoruz. Bkz. “Zihin Kuşları”. söyleşiyi yapan: Yılmaz Varol. s. 170-210
  21. “Leyla Erbil’in Teşekkür Konuşması”. Leyla Erbil’de Etik ve Estetik içinde.