Elektronik Ufuklar Vakfı’nın kurucularından John Perry Barlow, daha 1996 yılında yayınladığı ‘’Siber Mekanın Bağımsızlık Bildirgesi’’nde şunları söylüyordu: ‘’Endüstriyel dünyanın hükümetleri, siz etten ve çelikten yapılmış yorgun devler, ben Siber Mekan’dan, zihnin yeni evinden geliyorum. Gelecek adına, geçmişten gelen sizlerden bizi rahat bırakmanızı istiyorum. Aramıza hoş gelmediniz. Bir araya geldiğimiz bu yerde sizin hiçbir egemenliğiniz yok.’’ Diğer tarafta da enformasyon sayısı hazırlıkları başlamıştı: ABD’nin ‘’derin kuruluşu’’RAND, 1997’de John Arquilla ve David Ronfeldt’in ‘’Athena’nın Kampında’’; 2001’de ise ‘2Ağlar ve Ağ Savaşları: Terör, Suç ve Militanlığın Geleceği’’ raporunu yayınladı.
Yeni bir savaş alanı, yeni bir cephe açılıyordu… kökleri çok daha gerilere, hatta ilk ağ deneyimlerine dayanmakla birlikte asıl olarak 90’lı yılların ikinci yarısında bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşmasıyla daha çok gündeme gelmeye başladı. Bu yazıda konunun politik boyutuna, yani siber aktivizm ya da hacktivizm denilen kısmına değineceğiz ve RedHack özelinde ülkemizden meseleyi irdelemeye çalışacağız.
Kamusal alan olarak internetin politik faaliyetlerin dışında kalabileceğini düşünmek pek mümkün değil. Dijital aktivizmin de en genel anlamıyla aktivizm türleri içerisinde internet kullanıma dayalı olana verilen bir isim olduğunu söyleyebiliriz. (‘’İnternet aktivizmi’’, ‘’siber aktivizm’’ gibi kullanımları da mevcut olmakla birlikte yerleşik olan terim ‘’dijital aktivizm’’dir.) dijital aktivizmin üç temel türü vardır: Kripto-anarşizm (anonimliği korumak için bireylerin güçlü algoritmaları kullanma hakkını savunan ve bu sistemleri herkesin erişimine açan anarşist bir hareket), siber-punk (80’lerde distopyan bili-kurgu içerisinde doğmuş ve politikaya doğru genişlemiş bir yeni-punk hareketi) ve hacktivizm (politik nedenlerle hack eylemini gerçekleştirme).1
Hacktivizm ‘’hacker etiği’’ne dayanır. Bunun da temelinde bilginin kamu malı olamsı ve özgür olması vardır. Bir taraftan da egemenlere karşı kamuoyu yaratma amacı… örneğin, 1997 yılında Zapatistalar, milislerin köylü katliamlarını internete yayarak Meksika hükümeti üzerinde uluslararası baskı oluşturmuş ve hükümet de iki saat içinde hemen bir soruşturma başlatıp özür dilemek zorunda kalmıştı. Örneğin, bil milyon Manilalı 20 Ocak 2001’de virüs gibi yayılan kısa mesajlarla (SMS) Filipinler Başkanı Joseph Estrada’yı düşürmüştü.
Hacktivizm, istisnasız tüm iktidarları, şirketleri, ciddi biçimde ürkütmektedir. Birçok ülkede gündeme gelen internet sansür düzenlemeleri, telif hakkı bahanesiyle geçirilmeye çalışılan SOPA, PIPA tarzı yasalar, ACTA gibi uluslararası anlaşmalar, çocuk pornografisi ve terör gibi bahanelerle uygulanan fişleme, dinleme, izleme, denetim çabaları bu korkunun sonuçlarından gösterilebilir. (Türkiye de internet özgürlüğü açısından en sorunlu ülkelerden biridir. Sansür, erişim engellemeleri, filtre uygulamaları yaygın olarak kullanılmaktadır.) Peki, devletler ve şirketler kendilerini bu saldırılardan koruyabilirler mi? İsterseniz sorunun cevabını ABD Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) en üst düzey yöneticisi Robert Mueller’den alalım: ‘’İki tip şirket vardır. Hack edilmiş olanlar ve hack edilecek olanlar.’’2 Gerçekten de sınırlı ölçülerde korunabilirler.
Hacker grupları ise Türkiye’de uzun yıllardır faaliyet göstermektedir. Bir tarafta Ayyıldız Hack Timi, Cyber Warriors gibi devlet destekli olduğunu söyleyebileceğimiz milliyetçi gruplar dururken; diğer yanda dünyanın en köklü hacktivist gruplarından RedHack bulunmaktadır.
Halk İçin Hack: RedHack
RedHack (Kızıl Hackerlar) 1997 yılında kurulan, Marksizm ve sosyalizm ekseninde şekillenen bir tüzük etrafında bir araya gelen gruptur. Yaptıkları eylemlerle tahmin edilenin çok ötesinde bir etki kazanmıştır. Öyle ki üzerine kitaplar yazılmış, film çekilmiş, şarkılar yapılmıştır. Öbür taraftan da sahte davalar açılmakta, halk gözünde karalama operasyonu yürütülmektedir.
RedHack’in işlevine dair en önemli nokta: RedHack yalnızca hack eylemini yapmakla kalmıyor, ele geçirdiği ‘’devlet sırrı’’ niteliğinde diyebileceğimiz belgeleri yayımlıyor. Burası önemlidir çünkü bu durum bir yandan reel pratiklere mücadele başlıkları yaratmakta, öte yandan kamuoyu yaratmakta, egemenlerin ‘’kirli çamaşırları’’nı halkın önüne dökmektedir. Bunun son aylara ait birkaç örnekle açabiliriz:
-YÖK’e ait veri tabanının hacklenmesi. Yozlaşmış üniversite-sermaye ilişkisine dair belgelerin ortaya çıkarıldığı eylemdir ve binlerce üniversite öğrencisini sokağa çıkarmıştır. Bu eylem, YÖK’ün ve üniversite yönetimlerinin meşruiyetini ciddi anlamda zedelemiştir.
– Reyhanlı’da yaşanan patlamanın akabinde yayımlanan jandarma yazışmaları. Bu belgelerde ortaya çıkan gerçek, AKP’nin Reyhanlı’yı önceden bildiği ve önlem almadığıdır. O zamana kadar patlamanın sorumlusu olarak Suriye yönetimini suçlayan AKP, bu belgelerle bir hayli zor duruma düştü. Örneğin; Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında RedHack’in yayınladığı Reyhanlı belgeleri ile ilgili sorulan soruyu geçiştirmeye çalışarak ‘’Elinizde belge varsa kullanın.’’ dedi. Oysa soru zaten ortaya çıkan belgelerle ilgiliydi. Haziran Direnişi dediğimiz toplumsal kalkışmayı tetikleyen konulardan birinin de Reyhanlı olduğunu düşünürsek RedHack’in buradaki rolünü açıkça görebiliriz.
-Haziran Direnişi sürecinde de aktif rol oynayan RedHack, Cumhurbaşkanlığı, Emniyet Müdürlükleri gibi kamusal siteleri kilitlemesinin yanı sıra milletvekillerinin ve polis müdürlerinin telefon numaralarını yayımladı. Ayrıca, AKP tarafından sosyal medya üzerinden yapılacak suçlamaların artacağı sinyalleri verilince RedHack, Twitter kullanıcılarına karşı hukuki işlem yapılmasının önünü kapatmak için şu açıklamayı yaptı: ‘’AKP Twitter’a inceleme başlatacakmış. Tüm twitleri biz attık, yüz binlerce insanın bilgisayarına girdik, garibanla uğraşma, buradayız. RedHack’i retweet eden, RedHack ile alakalı yazı yazan, direnişi örgütleyen tüm hesaplar tarafımızca hacklenmiştir!’’
Hacktivist grupların eylemleri doğal olarak internet sınırları içerisinde kalmaktadır. Dolayısıyla belli sınırları olduğunu söylemek gerekir. RedHack’in önemi de bu ver igöz önünde tutularak değerlendirilmelidir. Redhack çağın şartları doğrultusunda açılan bir cephede, teknolojik gelişmeleri reddetmeyen bir mücadele hattı çiziyor. İnternet diğer mücadele pratikleri yanında açılmış bir alandır ve bu anlamıyla RedHack bir boşluğu doldurmaktadır. Zaten RedHack’in kendi açıklamalarından gördüğümüz şey RedHack üyelerinin reel pratikler içinde de yer aldığıdır: ‘’Gündüzleri bazen üniversitede bir eylemdeyken gece bilgisayar başında eylemde olabiliyoruz. Biz sadece sanalda yaşamıyoruz, sanal içinde yaşamıyoruz. Burası bir araç ve bu aracı biz iyi kullanıyoruz.’’3 RedHack nihai hedefe (ki bunu RedHack ‘’sokakları hacklemek’’ olarak tanımlamaktadır) ulaşmada yaptığı eylemlerle toplumda kıpırdanmalar, hareketlenmeler yarattığı ölçüde değerlidir.
Dipnot
- Uçkan Ö. (2012), ‘’’Dijital Aktivizm’ mi, ‘Aktivizm’ mi?’’
- http://www.huffingtonpost.com/2012/03/01/fbi-director-robert-mueller-cybersecurity_n_1315112.html
- http://gencbakis.org/HD10327_redhack-roportaji—devletin-imajini-hackledik-.html