Geçtiğimiz sene yaptığımız Fikir Kulüpleri Federasyonu 6. Kongresi ile birlikte çok önemli bir tespitte bulunmuş ve bu tespitin getirdiği görevleri üstlendiğimizi ilan etmiştik. Gezi Direnişi ve sonrasında Türkiye sosyalist hareketi kendisini yeniden kurma sürecine girdi ama bu yeniden kuruluş süreci büyük bir çıkışsızlık ile sonuçlandı. Bu bahsettiğimiz çıkışsızlık kimi zaman CHP’nin kimi zaman HDP’nin peşinden gitmeyi, umudunu bu partilere bağlama kolaycılığını ortaya çıkardı. İşte sahte umutların revaçta olduğu bir dönemde Fikir Kulüpleri Federasyonu Türkiye devrimini yaratacak kadroları yetiştirme ve Türkiye sosyalist hareketini yeniden kurma görevini üstlendi. Geçtiğimiz seneyi kabaca özetlemek gerekirse bu görev ve iddia çerçevesinde hareket eden bir modeli sürdürdük.
Şu an içinde bulunduğumuz tablo ise Türkiye açısından oldukça farklı denklemleri barındıran, siyasal olarak belli boşluklar ve olanaklar yaratan bir durumda. 31 Mart seçimleri sonrasında AKP gerilemeye ve güç kaybetmeye başladı. İstanbul merkezli olmak üzere yenilenenseçimler AKP’ye tekrar mağlubiyet yaşattı. Elbette ki bu tablo “AKP gidiyor” demek için erken bir tablo ama iktidar açısından güç kaybının yaşandığı ve bir gerileme sürecinin olduğu aşikar. Burada belki de en önemli olan nokta AKP’nin yaşadığı bu güç kaybının sol, sosyalisthareketin etkisi ile olmayışıdır. CHP’nin kazandığı büyükşehirler ve bunlardan en önemlisiolan İstanbul öznelinde Ekrem İmamoğlu’nun yükselişi AKP’ye alternatif olarak yine düzen içi sağcı bir muhalefeti işaret ediyor. Son yıllarda sıkça gündeme sokulan, geçtiğimiz aylarda ise kesinleşmeye başlayan Abdullah Gül ile Ali Babacan’ın başında olduğu parti kuruluşu ve yine AKP kurucularından Ahmet Davutoğlu’nun başında olduğu bir diğer parti kuruluşu alternatif olarak sunulanın düzen içi sağcı muhalefet tablosunu destekler nitelikte.
Oluşan bu tablonun yanında Türkiye çok ciddi bir ekonomik kriz ile yüzleşiyor. Ranta, yağmaya ve talana dayalı ekonomi işçilerin, emekçilerin üzerine yüklenen vergiler ile faturalandırılıyor. Elektrik, su, doğalgaz ve daha hayatın birçok alanında kendini gösteren pahalılık karşısında iktidar sermaye sınıfına vergi afları ya da muafiyeti ile krizden kurtulması için yeni alanlar açıyor. İşsizlik rakamları özellikle gençlik arasında yüzde 25 seviyelerine ulaştı. 300 bine yakın üniversite mezunu öğrenim kredilerini zamanında ödemeye başlayamadıkları için takibe düşmüş durumda. Genç işsizler için günümüzdeki durum “Borç, çalışma ahlakından hem farklı olan hem de onu tamamlayan kendine has bir ahlak doğurur. Borçlu özgürdür ama eylemleri, davranışları sözleşmeyle altına girdiği borcun tanımladığı çerçevenin sınırlarında kalmak zorundadır. Borcunuzu ödemeye uygun bir yaşam tarzı benimsediğiniz ölçüde özgür olursunuz.”1 şeklinde özetlenebilir.
Geçtiğimiz sene içerisinde AKP iktidarı eline topladığı bütün imkanlar ile işçi sınıfına saldırmaya devam etti. Sınıf hareketi çok canlı olmasa da ses getiren işçi direnişlerinin yaşandığı bir sene geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Türkiye’nin farklı bölgelerinden binlerce işçi sömürücülere karşı haklarını savunmak ve kazanmak için direnişe geçti. Flormar, Cargill, Tüv-Türk, Özsüt gibi birçok kurumda kazanımlar elde edildi. Krizin etkilerinin devam edeceğini düşünürsek işçi direnişlerinin sayısının ve etkisinin artmasını bekleyebiliriz. DİSK-AR 2019 Eylül İşsizlik ve İstihdam Raporu’nda işsizlik sayısının 1 milyon artış göstererek 4 milyon 532 bin sayısına ulaştığını ve bununla beraber istihdamın 770 bin azaldığını görüyoruz. Bu işsizlik sayısının 2 milyon 803 binini 15-24 yaş arası gençler oluşturuyor.
AKP iktidarının tüm bu saldırıları devam ederken aynı zamanda doğaya karşı saldırıları da hız kesmiyor. Kana-dalı Alamos Gold şirketinin Kaz Dağları’nda 200 bin ağacı kesmesi ile ülke gündemine oturan doğa saldırıları sadece Çanakkale’de değil memleketin dört bir yanındadevam ediyor. Yapımı büyük ölçüde tamamlanan Ilısu Barajı nedeniyle sular altında kalacak olan Hasankeyf’te kayaların düşürülmeye başladığını görüyoruz. Munzur’da, Kirazlı’da devam eden direnişler AKP’nin ve sermayenin beraber yürüttüğü talana, yağmaya karşı her yerde mücadele edileceğini bir kez daha gösteriyor. Ülkemizin doğal kaynaklarının sermaye tarafından talan edilmesine karşı gençlik olarak mücadeleyi yükseltmek önümüzdeki dönemde yine öncelikli görevlerimiz arasında yer almalıdır.
Gençlik olarak üzerimize düşen görevler oldukça fazla. Üniversitelerimizde, liselerimizde, yaşadığımız mahallelerde, kent merkezlerinde emekçi halkın sorunlarını gündem etmeli ve AKP iktidarının yaşadığı güç kaybını daha fazla derinleştirmeliyiz. Bunları daha önce de dilegetirdiğimiz gibi kağıt üzerinde kalan, sorunların çözümünün sosyalizmde olduğunu söylemekten öteye geçemeyen bir siyaset tarzıyla yapamayız. Emekçi halkın sorunlarının çözümüne ilişkin, gençliğin boğuştuğu borçlara ve işsizliğe ilişkin somut ve gerçek planlar üretip, planlarımızı bulunduğumuz yerlerde gerçek zeminlere taşımalıyız. Fikir Kulüpleri Federasyonu kurulduğu andan itibaren sadece üniversite gündemlerini, lise gündemlerini değil memleketin sorunlarını gündemine alan bir hareket oldu. Halkın sorunlarından ve taleplerinden kopuk bir hareketin yol almasının imkansız olduğu konusunda hemfikiriz. Önümüzde ki dönemlerde yine bu ilkeye uygun bir şekilde hareket ederek halkın gündemlerine yanıt vereceğiz.
12 Mayıs 2019 tarihinde İstanbul Abbasağa Parkı’nda gerçekleştirdiğimiz Umut Buluşması etkinliği sonrasında yaptığımız açıklamada devrimci siyasi iradeyi birlikte kurma çağrısında bulunmuştuk:
“[…]Yoksulluk, zorbalık ve gericiliğe karşı buluşmamızı gelin sürekli kılalım. Yeniden kurulduğu 2013’ten bu yana yolu FKF ile kesişmiş olan on binlerce arkadaşımıza çağrımızdır. 6 yıllık mücadelemizin sonunda önemli adımlar atmaya hazırlanırken gelin yeniden birlikte yürüyelim. Cumhuriyet, devrim ve sosyalizm mücadelesini zafere ulaştıracak devrimci siyasi iradeyi hep birlikte oluşturalım. Türkiye’nin yarınını kuralım!”2
Bahsettiğimiz zorluklar, görevler artık daha net bir şekilde önümüzde duruyor. Türkiye devrimcilerini arıyor demiştik. Memleketimizin böyle bir arayışı varken Fikir Kulüpleri Federasyonu 6 yıllık mücadele deneyimi ile yetinmeyecek, bu deneyimi ve birikimi daha büyük iddialarla buluşturmak ve Türkiye devrimini yaratacak olan devrimci siyasi iradeyi kurmak için yoluna devam edecektir.
“Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
Yürüyelim…”
Nazım Hikmet Ran, “Hoş geldin”