1) Merhabalar, öncelikle. Uzun süredir Türkiye siyasetinde gençlik adına kuvvetli bir çıkış yapılamamıştı. Genel olarak bu durumu oluşturan gerekçeler sizce nelerdi?
Merhabalar. Öncelikle bu röportaj için size ve Yeni Yazılar ekibine teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum. Bahsettiğiniz gibi gençlik alanında uzun süredir kuvvetli bir çıkış yapılmadı ve bunun farklı farklı nedenleri var. AKP’nin yıllardır üniversiteleri teslim almaya yönelik çabaları ve bu çabaların özellikle OHAL döneminde ve sonrasında üniversiteler için çok büyük bir baskı ortamı yaratmasının önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum.
Bu baskı ortamı, üniversitenin, gerek fiziki gerek kültürel ve siyasi yapısında kendini her alanda gösteriyor. Öğrencilere açılan soruşturmalar, AKP eliyle atanan rektörlerin baskıları, polisiye tedbirlerin yanında KHK’lar ile ihraç edilen hocalarımızın yokluğunda üniversitelerde üretilen bilginin niteliğine yönelik bir müdahale gerçekleştirildi. Bütün bu saydıklarımız ve ülkemizin içerisinde bulunduğu siyasi atmosfer gençliği oldukça sıkışık bir duruma itiyor. Fikir Kulüpleri Federasyonu olarak sadece üniversitenin dertlerini, sorunlarını değil ülkenin bütününe yönelik bir arayış içerisinde olan bütün gençlik kesimlerini bir araya getirme iddiasında olan bizler de bu sıkışmışlık içerisinde bir yol açmaya çalışıyoruz.
Bahsettiklerimizden o kadar umutsuz bir tablo da çıkmasın elbette ki. Biraz önce anlattıklarımdan gençliğin AKP tarafından teslim alındığı anlamı çıkmamalıdır. Haziran Direnişi’nden, Gezi’den beri gençlik Türkiye siyasetinde özel bir çıkış alanı bulamasa da referandum ve genel seçimler gibi gündemlerde kendi sözünü söylemiş, “Hayır” ve “Tamam” çıkışları ile topluma umut olabilmiştir. O kadar uzağa da gitmeye gerek yok. En son ODTÜ Şenliklerinin yasaklanmasına karşı gençlik kendi sözünü söylemiş ve kazanmıştır. Gençlik alanında uzun süredir bütünlüklü bir siyasi çıkış olmaması bu enerjinin yok olduğu anlamı taşımamalıdır. Önümüzdeki görevimiz bu enerjiyi ve duruşu, kuvvetli bir çıkış ile daha ileriye taşımak olacaktır.
2) İlk soruda kurduğunuz çerçevenin bir devamı olarak, FKF’nin 12 Mayıs’ta yapacağı etkinliği nasıl değerlendirmek gerekir?
Aslında biraz önce üniversitelere ve gençliğe ilişkin bahsettiğim tablo ülkeden ayrı düşünülemez.
Ekonomik anlamda çökmüş diyebileceğimiz bir sistem var ve çöküntünün sonucu oluşan enkaz emekçilerin üzerine yıkılmak isteniyor. Özelleştirmeler ile parça parça satılan kamu değerlerinin bedelini ödemekten kaçan AKP iktidarı çözümü işçinin parasını nasıl daha fazla çalarım sorusunda arıyor.
Siyasi olarak ülkenin muhalefet partilerinden birinin genel başkanına yönelik linç girişimi gerçekleşiyor, seçimlerde kendi yaptıkları hileleri gerekçe göstermekten utanmayanlar, sandığı tanımayız tehditleri yağdırıyor. Neresinden bakarsak bakalım ülkemiz çok büyük bir yönetilememe krizinin içerisinde ve AKP bu yönetememe krizini aşmak için bir plan geliştiremiyor.
AKP’nin ülkeyi getirdiği bu durum karşısında ise bu düzlemi ortadan kaldıracak bir muhalefet hareketi bulunmuyor. Hatta yerel seçim örneğinde görüldüğü gibi siyaset “AKP Düzleminde” yapılıyor. 12 Mayıs etkinliğinin bizim açımızdan bir boyutu bu düzlemin dışında bir çıkış yapılmasının mümkün olduğunun yeniden ilanıdır.
Tabi bunu söylerken özellikle AKP’nin büyükşehirleri kaybetmesi hem AKP’nin rant-para ilişkilerine dayalı yapısının çözülmesi hem de yeniliyor görüntüsünün kitlelerde yarattığı umudu görmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bizim açımızdan etkinliğin bir boyutu da bu umudu sürekli kılarak daha ileri bir alana taşımaktır.
Bu durumda bizim için 12 Mayıs etkinliği “Gençlik Varsa Umut Var” sloganı ile önemli bir yere oturuyor. Memleketin içinde olduğu bu karanlığı yırtıp atacağımıza olan inancımızı göstereceğimiz, seçim sonrası oluşan tabloda umudun AKP’ye benzeyenlerde değil AKP’ye karşı mücadele edenlerde, devrimcilerde olduğunu göstereceğimiz, gençliğin tarihimiz boyunca aldığı rolü ve üzerine düşen görevleri yerine getirmekteki iradesini bir kez daha göstereceğimiz bir etkinlik olacaktır. AKP’den kurtulmak isteyen milyonların umudunu Türkiye’nin tek ve gerçek kurtuluşu olan sosyalist gelecek ile birleştirmek için 12 Mayıs “Umut Buluşması” bizim için kritik bir yere oturuyor.
3) FKF, kuruluşundan bu yana AKP ile gençlik arasında hep bir kan uyuşmazlığı olduğunu ve olacağını belirtiyor. Geride kalan yıllarda da bunun çokça örneğini gördük. Yakın zamanda Geleneksel ODTÜ Bahar Şenliği’ne getirilmek istenen kısıtlar ve ODTÜ öğrencilerinin kararlı duruşu sonrası atılan geri adım da bunun en güncel örneği herhalde. FKF de daha önce 2015’te Büyük Gençlik Buluşması düzenlemişti. Gençliğin bu tip etkinlikler aracılığıyla bir araya gelmesi ve sesini bu yolla duyurmasının siyasi karşılığı nedir?
Aslında bu sorunun cevabını ilk iki soruda biraz vermiş bulundum ama tekrar vurgulamak gerekirse, dediğiniz gibi gençlik ile AKP arasında her zaman bir kan uyuşmazlığı oldu ve bu uyuşmazlığın devam ettiğine ve edeceğine ilişkin de çokça örnek var.
İlk soruda bahsettiğim gibi AKP, üniversiteleri ele geçirmeye yönelik gerçekten çok büyük müdahalelerde bulundu. Özellikle üniversitelerin üniversite olma niteliğinin yitirilmeye başlanması ve atanmış rektörlerle yönetilme çabaları ile birlikte saldırı yoğunlaşsa da gençlik alanı teslim alınamamıştır. Aslında bu durum kuruluşumuzdan itibaren vurguladığımız kan uyuşmazlığının bir sonucudur.
Bu uyuşmazlığın sadece üniversite gençliğinde değil, bütün gençlik kesimlerinde olduğunun altını da ayrıca çizmemiz gerekir. Geçenlerde açıklanan TÜİK raporlarında gördüğümüz sonuçlar AKP’nin bu ülke gençlerine bir şey sunamayacağının göstergesidir. Bu anlamda işçi ve liseli gençleri de bu uyuşmazlık içerisinde değerlendirmemiz gerekir. Burada liseler için ayrıca bir parantez açmak gerekli; çünkü liselere yönelik yapılanlar en az üniversite gündemleri kadar yakıcı bir noktada. Her sene değiştirilen sınav sistemleri, imam hatipleştirme çabaları, meslek liselerine yönelik uygulanan sömürü politikaları gibi birçok örnek gençliğin bir bütün olarak saldırı altında olduğunu zaten bize gösteriyor.
Bahsettiğiniz gibi daha önce 2015 yılında gerçekleştirdiğimiz Büyük Gençlik Buluşması da bu saldırılara karşı olan gençliğin bir araya geldiği, coşkulu ve anlamlı bir etkinlikti. Harbiye’de düzenlediğimiz bu etkinlik son gün iptal edilmeye çalışılmış ve aynı bugün ODTÜ öğrencilerinin sergilediği kararlı duruş gibi 2015 yılında da gençliğin gösterdiği kararlı duruş sonrasında valilik geri adım atmak zorunda kalmış ve etkinliğimizi belirlediğimiz yer olan Harbiye’de gerçekleştirmiştik.
Bu tür etkinlikler ile bir araya gelen gençler aslında AKP’ye şu mesajı veriyor: Bizim sizinle buluşacağımız, ortaklaşacağımız bir yer yok. Bu ülkede gençlik oldukça AKP iktidarı korkacak, titreyecek ve en sonunda da yıkılacak.
4) 6 Mayıs, Türkiye’de gençlik mücadelesi açısından çok önemli bir gün. Bugünden bakınca FKF, 6 Mayıs’a nasıl bir anlam yüklüyor?
6 Mayıs tarihi, Türkiye’de verilen gençlik mücadelesi ve Türkiye sosyalist hareketinin tarihi açısından çok önemli bir gün. 2013 yılında, 6 Mayıs günü Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun yeniden kuruluşunu bugün gerçekleştirmesi de bir rastlantı değil.
6 Mayıs’ın anlamı bizim için bir takvim yaprağının çok ötesinde. Türkiye’de verilen gençlik mücadelesi söz konusunda olduğunda aklımıza gelen en önemli kuşağın, yani 68 kuşağının bir temsili konumunda. Ülkeyi yönetenler, 6 Mayıs’ta Denizleri idam ederek Türkiye’nin sosyalist birikimini yok edebileceklerini sandılar. FKF de egemenlerin bu beklentilerini yalanlarcasına yine bir 6 Mayıs günü kuruldu.
5) FKF’nin düzenlediği 12 Mayıs etkinliğinin ismi Umut Buluşması ve sloganı da “Gençlik Varsa Umut Var”. Bu isim ve sloganın belirlenme sürecini biraz aktarabilir misiniz? FKF, neden özellikle böyle bir tercihte bulundu?
12 Mayıs tarihinde gerçekleştireceğimiz etkinlik sadece o güne yönelik değil aslında, 1 Mayıs, 6 Mayıs gibi tarihlerde yapacağımız etkinlikler ve yürüyüşler ile de bir bütünlük taşıyor. 31 Mart sonrası yaptığımız açıklamada, Türkiye halkının AKP’den kurtulma umudundan ve bu umut ile eşit ve özgür bir gelecek kurma iradesini birleştirmek gerektiğinden bahsetmiştik. Genel olarak gerçekleştireceğimiz etkinlikleri bu bütünlük içerisinde ele almak daha doğru olacaktır. 1 Mayıs için “Umut İşçi Sınıfında” sloganını ve 6 Mayıs için “Denizlerden Bugüne Umut Gençlikte” sloganını belirleme nedenimiz işte bu umudu ve iradeyi birleştirme gayesi oldu.
Umut Buluşması etkinliği kapsamında vereceğimiz “Umut Ödülleri” de yıl içerisinde halka, emekçilere, gençlere umut veren farklı alanlardaki çalışmaları daha yaygın bir hale getirme çabamızın bir çıktısı olacaktır.
6) Son olarak, FKF yaptığı pek çok açıklamada ve etkinlikte 68 Kuşağıyla özel bir bağ kurmaya özen gösteriyor. Görüldüğü kadarıyla bu kuru bir ilişki kurmadan öteye 68’i günümüz koşullarında güncelleme arayışı bir yandan. Bu açıdan bakınca FKF’nin bugüne kadar kat ettiği yolu ve 12 Mayıs sonrası önüne koyacağı hedefleri değerlendirir misiniz?
Bu kuşağın değeri, sosyalist mücadelenin bugünkü durumuna bakıldığında daha rahat anlaşılıyor. Daha önceleri çok yerde yazdık, söyledik. Apolitizm ile pragmatizm arasına sıkışmış bir sol hareket mevcut. Bu duruma bir an önce müdahale edilmesi gerekiyordu. Fikir Kulüpleri Federasyonu da 2018 Ekim ayında yaptığı kongre ile sosyalist mücadeleyi programına, çalışma kılavuzuna eklemiş oldu ve doğalında buraya dair bir program ve strateji geliştirmek için kolları sıvadı. Bu sene özellikle sosyalist hareketin yeni kadrolarını yaratmaya ve Türkiye devrimini gerçekleştirecek devrimci kuşağın ortaya çıkması için çalışmalara ağırlık verdiğimizi söyleyebilirim. Sene başında yaptığımız 29 Ekim yürüyüşleri ve sonrasında yayınladığımız 29 Ekim’de 29 Madde başlıklı metin ile sosyalizm ve cumhuriyet mirasının birlikte ele alınmasının, bu ilişki ile bir yol açılmasının çok önemli olduğunu söylemiş olduk. Birim faaliyetlerimiz ile Türkiye modernleşmesi üzerine yoğun bir okuma ve tartışma süreci gerçekleştirdik. Bu noktada 68 kuşağı yine yukarıda bahsettiğimiz gibi Türkiye modernleşme tarihinin sosyalist bir kimliğe sahip çok büyük ve önemli bir atılımı olma özelliği taşıyor. Soruda bahsettiğiniz gibi bizim amacımız 68 kuşağı ile kuru bir ilişki tarif etme ya da 68’i bir laboratuvar ortamında incelemek değil. Biz kendimizi Türkiye modernleşme dalgasının yani Tanzimat’ın, Meşrutiyet’in, 1923’ün ve 68 kuşa-ğının zaten mirasçısı ve devamcısı olarak görmekteyiz. Burada önemli nokta tıpkı daha önce yükselen modernleşme atılımları gibi öncekinin devamı niteliği taşırken aynı zamanda bir eleştirisi niteliğini kaybetmeden ilerlemektir.
Bu yüzden 68’in günümüz koşullarında güncellenmesi, kendisinden önceki atılımlar gibi bir iktidar deneyimi yaşaması ve Türkiye’de sosyalizmin kurulması Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun öncelikli görevidir.
Tekrardan bütün Yeni Yazılar ekibine ve Yayın Kurulu’na teşekkürlerimi sunuyorum ve herkesi 12 Mayıs günü Abbasağa Parkı’na davet ediyorum.
Son söz olarak: Gençlik Varsa Umut Var!