Bir Hesaplaşmanın Tarihsel Mantığı Üzerine Birkaç Not

Oysa şiirde yenileşme, her şeyden önce, kültür işidir bence. Bilinç işidir. Başıboş, rastlansal değildir. Yaşama, araştırma ve yaratma işidir. Şiirimizin geçmişini yeterince bilmeyen, dünya şiirini tanımayan, özdeki değişmeler, (doğa-birey-toplum gerçeğinin oluşumu) kavrayamayan bir kimsenin tutarlı bir yenilik getireceğine inanmıyorum. Yenileşme – ileriye doğru sıçrama – sağlam bir temel üzerinde olur, diyorum. Bilgiye, görgüye, sezgiye ve geleneğe dayanan bir temel, bir birikim üzerinde…”1

Asım Bezirci – Ayrık Otları

Edebi ürünlerin/pratiklerin ve pratikerlerinin dönemsel olarak bir anlamlandırma ve yeniden anlamlandırmanın parçası haline getirilmesi, basit bir kültürel ilişkilenme veya duygudaşlık kurma girişiminden öteye, gerek dilsel gerek kültürel gerekse de tarihsel ihtiyaçların kavranması açısından bir zorunluluktur. Kültür ve politika alanları arasında kurulan bu zorunlu ilişkinin keyfi bir tercih olmadığını belirtelim. Aksine bu, Yeni Yazılar dergisinin kültür-sanat yazıları bağlamında kültür ve politika alanlarının ilişkilendirilmesi açısından kullandığımız bilinçli bir yöntemsel tercihtir.

Anlamlandırma faaliyetinin nesnesinden bağımsız olarak, öznel beğeniler doğrultusunda yapılacak değerlendirmelerin ne okura ne de yazarına bir faydası olacağının altını çizelim. Zira sanat ürünleri ve üreticileri ancak toplumsal ve tarihsel bağlamlarında değerlendirildiğinde bize anlamlı şeyler söyleyebilir.

Bu noktadan hareketle dönemsel bir anlamlandırma faaliyetinin parçası olarak hak ettiği değeri gördüğünü çok da söyleyemeyeceğimiz Genç 60 Şiiri üzerine önemli olduğunu düşündüğümüz birkaç noktayı belirtmekle yetineceğiz. Bu yazı elbette Genç 60 Şiiri açısından kapsamlı bir muhasebeyi içermiyor. Kaldı ki bu ancak kapsamlı bir arşiv taramasıyla ve daha geniş bir yazın süreciyle mümkün olabilir.

Genç 60 Şiiri

Edebiyatın bu özgül dönemini genellemenin sınırlarını biraz zorlayarak da olsa sol edebiyat pratikleri açısından pek çok önemli ismi içinden çıkaran fakat yarım kalmış bir deneyim olarak nitelemek mümkün. Genç 60 Şiiri kavramsallaştırması yeni bir edebiyat dili ve yeni bir anlayışı vurgulaması açısından oldukça önemli. Bülent Kılıç’ın2 ortaya koyduğu kavram tam da bu yeniliği ifade etmesi açısından tarihsel bir boşluğu dolduruyor. Yeni bir soyutlama biçimi olarak Genç 60 Şiiri’nin kendinden önceki şiir anlayışlarından kimi esintiler barındırıyor olsa da önemli bir sıçramayı da işaret ettiğini belirtmek gerekiyor.

Hesaplaşmanın çoğunlukla ‘40 Kuşağı Toplumcuları ve İkinci Yeni anlayışına karşı şekillendiğini söylemek gerekiyor. Bu hesaplaşma gündelik hayat, folklor ve soyutlama üçgeninde yapılacak sentezin şiire nasıl yansıyacağı veya yansıması gerektiği üzerine geniş tartışmalar olarak özetlenebilir. Yansımaları farklı da olsa bu tip bir arayışı Genç 60 Şiiri şairlerinin hemen hemen bütün şiirlerinde görmek mümkün.

Tarihsel olarak ulus-devletin şekillenmesi aşaması dilsel bir arınma ve milli bir edebiyatın yaratılması sürecini de içinde barındırır. Halka Doğru anlayışında somutlanabilecek bu pratik halkla ve folklorla yeni bir ilişkilenmeye işaret eder. Yeni kaynakların yaratılması bu ilişkilenmenin bir ayağını oluştururken, bir diğer ayağı da halk anlatılarının derlenmesini ve bunların yeniden işlenmesini içerir. Ancak başka bir yazının konusu olabilecek bir husus olsa da kapanacağı döneme kadar Halkevleri faaliyetlerinin bu noktada oldukça önemli bir etkisi olduğunu belirterek devam edelim. Tam da böyle bir ulus-devlet oluşumu aşamasında bir yanıyla bir hegemonya projesinin parçası olarak düşünülebilecek bu milli edebiyat oluşturma sürecinde ‘40 Kuşağı toplumcularının etkisini nasıl değerlendirmek gerekir? Başta Nazım Hikmet olmak üzere toplumcu akımın Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında halkla sol bir ilişkilenme ve bir yazım yüzeyi olarak halkın şiirle yeniden anlamlandırılması yolunda üstelik sosyalist hareketin henüz rüşeym halinde olduğu bir dönemde kendinden sonrakilere çok büyük bir miras bıraktıklarını söylemek gerekiyor.

Toplumcuların oluşturduğu zemin daha sonra İkinci Yeni akımının da serpilmesi için önemli bir kaynak sunacaktır. Demokrat Parti iktidarı altında şekillenen İkinci Yeni duyarlılığı gerek dilsel gerekse politik açılardan çokça eleştirildi veya tersinden savunuldu. Bu tartışmaların burada yeniden bir muhasebesini yapmayı gerekli görmüyoruz ancak bir noktanın belirtilmesi yazının geri kalanı açısından elzem.

Çoğunlukla Cemal Süreya’nın Folklor Şiire Düşman yazısına atıfla ifade edilen İkinci Yeni’nin toplumcu şiirle cepheden bir hesaplaşma olduğu fikrinin3 tarihsel olarak ciddi temelleri olan bir argüman olmadığını belirtelim. İkinci Yeni şairleri, her ne kadar gerek toplumcuları gerekse de Garip şairlerini bir düzeyde eleştirmiş olsa da bunun tutarlı bir bütünlükte yapıldığı söylenemez. Kaldı ki Cemal Süreya’nın kendisi4 de İkinci Yeni’nin bir akım olmadığını, daha çok bir devinim olduğunu belirtiyor. İkinci Yeni’yi, toplumcular ve Genç 60 Şiiri arasındaki bir geçiş halkası olarak değerlendirmek daha akılcı görünüyor.

Bu tip bir tasnifin sadece dilsel veya edebiyata içkin değil aynı zamanda tarihsel gerekçeleri olduğunu da ekleyelim. Devrim Çetinocak’ın5 1960’ları Türkiye modernleşmesinin dördüncü dalgası olarak okuması Genç 60 Şiiri’nin de anlaşılması açısından önemli bir zemin sunuyor. Toplumcuların ortaya koyduğu edebiyatın ülkeyle ve halkla önemli bir ilişkilenme adımı olduğunu ve tam da modernleşmenin üçüncü ayağı olan Cumhuriyet’e tekabül ettiğini belirtmiştik. Genç 60 Şiiri’nin ise kendinden önceki şiir biçimlerinin tavsadığı bir dönemeçte, ülkenin yeni bir modernleşme evresine girdiği sırada hem dil hem de bir tavır olarak yeni bir atılım veya arayış olduğunun altını çizelim.

Öfkenin kurucu meclisidir / Tarihi hızlandırmanın çiçeği”6

Genç 60 Şiiri’nin tarihe önemli bir virgül attığını ancak bu deneyimin yarım kalmış bir deneyim olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştik. Bunun gerekçelerini açmaya çalışalım.

Bir önceki bölümde, dönem içinde ürün veren genç şairlerin şiirlerinde belirgin bir arayışın olduğunu ifade ettik. Fakat her ne kadar hesaplaşma mevcut olsa da bunun sistematik bir yönelime dönüştüğünü söyleyemeyiz. Dönem içinde belirttiğimiz gibi pek çok farklı isim ürün vermiştir. İsmet Özel, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe, Özkan Mert, Egemen Berköz, Ergin Günçe, Arkadaş Z. Özger hemen ilk akla gelenlerdir. Her birinde de benzer bir duyarlılık bulmak mümkün olsa da farklılıklarının da bir o kadar belirgin olduğunu söylemek gerekiyor.

Demokrat Parti dönemi boyunca yazdığı yazılar ve şiirler nedeniyle kitapları toplatılan ve yargılanan Hasan İzzettin Dinamo, Enver Gökçe, Ahmed Arif gibi pek çok şair saymak mümkünse de edebiyatlar ortamında verilen ürünlerin çoğunlukla bireysel kaygılardan beslenen bir niteliğe büründüğünü ifade etmek gerekiyor. İkinci Yeni ya da İkinci Yenilerin böyle bir ortamda sadece kendi yazınları üzerinde değil genç şairlerin de üzerinde ciddi etkilerinin olduğunu belirtmek önemli.

Şiirle ve yazınla yeni yeni tanışan Genç 60 Şiiri şairleri başlangıçta İkinci Yeni’den ciddi düzeyde etkilenmiş olsalar da, dönemsel olarak 27 Mayıs’ın toplumsal etkileri bu şairlerin rotasını daha farklı bir noktaya çevirmelerini doğurdu. Asım Bezirci bireysel ve biçimsel kaygıların azaldığı ve toplumsal kaygıların ön plana çıkmaya başladığı bu evreyi şu şekilde aktarıyor: “27 Mayıs’ın getirdiği yeni Anayasa ve demokrasi havası solmuş umutların filizlenmesine yol açar. 1950 sonrasında karamsarlık ve yalnızlık duygusuna kapılan yazarlarda yavaş yavaş bu duygudan kurtulma istek ve çabası uyanır. Yıldan yıla artan demokratik, toplumcu yayınlar ve hareketler bu uyanışı besler, bilinçlendirir. Böylece, İkinci Yeni’yi oluşturan kaynaklar gitgide kurur. Nazım Hikmet ile ‘40 Kuşağı şiirlerinin yayımlanması ve okurlarca ilgiyle karşılanması bu kurumayı hızlandırır.”7

Genç şairlerin yeni bir şiir dili, anlayışı ya da tavrı oluşturması için ortam hazırdır artık. Gerek düzenlenen panellerde gerekse de çeşitli yayınlarda genç şairler, kendilerinden önceki şiir anlayışlarını kimi zaman çok sert kimi zaman da daha yumuşak bir tondan eleştirmeye ve kendi seslerini oluşturmaya başlamıştır. Birkaç örnek verelim:

“Bugünün Türkiyesi’nde biçimci, kapalı bir sanat anlayışının artık egemenliğini kaybetmesi gerekir. Bizler açık, seçik toplumcu bir sanat anlayışının temsilcileri olarak, birlikte ve kıyasıya bir kavgaya girmeye karar verdik.” / Ataol Behramoğlu

“İlk şiirlerimiz toplumcu nitelikte değildi. Ama içinde bulunduğumuz eylem bizi buraya getirdi. Evet, 1950-1960 arası şairlerinin benim üzerimde de etkileri oldu. Ama o bir devreydi.” / Süreyya Berfe

“Bir de gerici gibi görünmediği halde gerici olan bir başka edebiyat anlayışının varlığı görülmektedir. Bu da kendini hayatla yenileyemeyen, hayat tarafından eskitildiği için gerici olan edebiyattır. (…) Karşımızda esasen iflas etmiş bir şiir vardır. (…) Şimdi bizimle birlikte yeni bir tomurcuk patlamaktadır.” / İsmet Özel8

Bu alıntılardan genç şairlerin, eski şiir anlayışlarının toplumsal olarak artık bir hükmünün kalmamış olduğunu ve toplumcuların getirdiği içerikle İkinci Yeni’nin getirdiği biçimsel özellikleri harmanlayacak ya da sentezleyecek yeni bir anlayışın zorunlu olduğunu belirttiklerini rahatlıkla görebiliriz.

Bu şiirsel hesaplaşmanın tarihsel akıbetini değerlendirmeyi sonuç bölümüne bırakarak belirtilen görüşleri birkaç şiir örneğiyle somutlamaya çalışalım:

Sana durlanmış kelimeler getireceğim

Pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler

kelimeler, bazıları tüyden bazısı demir

seni çünkü dik tutacak bilirim

kabzenin, çekicin ve divitin

tutulduğu yerden parlayan şiir.

Yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor

halkın doğurgan dünyasına dalmakla

onların güneşe çarpan sesini anlamayan

dört duvarın, tel örgünün, meşhur yasakların sahipleri

seyir bile edemezken içimizdeki şenliği

yılgı yanımıza yanaşamazken

bizi kıvıl kıvıl bekliyorken hayat

yıkılmak elinde mi?” (İsmet Özel – Yıkılma Sakın)9

“…

beni umutsuz koma

tarihle avutma beni

çünki aşkla sınanmışım sana

sana yangınla, suyla, ateşle

ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım

ey yaşarken kanayan acı

şimşekli gök, tufan, kar fırtınası

uçurum kıyısında hızla büyüyen ot

yapraksız bir ölümün anısı için

körpecik kuzuların derisi için

beni tarihle avutma umutsuz koma beni

akıtsam deliren sevdamı

köpürür mü hayatı besleyen su

ey benim

yedi başlı kartalım

her başını

bir dağ başlangıcında koyanım

senin

böyle diri bir akarsu gibi kıvrılan gövdendir

bizim aşkımızı solduranların korkusu

çünki elbette bir su

kendi akacağı toprağın sertliğini bilir

ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak

artık ırmak mı denir

işte devrim

ona benzer bir akışın hızına denir…” (Arkadaş Z. Özger – aşkla sana)10

Sonuç Yerine

Bir önceki bölümü İsmet Özel ve Arkadaş Z. Özger’in birer şiiriyle kapatmamız bir tesadüf değil. Gerek edebi yetenek açısından gerekse de kişisel olarak hayatlarının da talihsiz bir biçimde sonlanmış olması bu iki şairin, edebiyatımızın belki de en trajik atılımı olan Genç 60 Şiiri’ni en iyi biçimde yansıttığını düşünmemiz böyle bir seçimi doğurdu.

Özger’in çok genç yaşta hayatını kaybetmesi, Özel’in ise solla ilişkisini keserek İslam’a yönelmesi arayışın serpilmesini sekteye uğratan unsurlardan yalnızca ikisi. Genç 60 Şiiri’nin bilinçli olmasa da, sezgisel bir biçimde kendi damarlarını yaratma ve sentezleme çabası şüphesiz bizlere çok önemli bir miras bıraktı. Fakat bu henüz sonlandırıl(a)mamış ve nihayetine erdiril(e)memiş bir miras. Genç 60 Şiiri’ni 12 Mart sendeletmiş, 12 Eylül’se öldürücü darbeyi indirmişti. Genç şairler kendi seslerini yeni yeni buldukları bir tarihsel noktada arka arkaya yenilgiye uğratıldı. Kök salma arayışı yarıda kesildi. Fakat o kök henüz kurumadı.

Dipnot

  1. Asım Bezirci. 2007. İkinci Yeni Olayı. İstanbul: Evrensel, s.91.
  2. Bülent Kılıç. 2012. Saklı Rönesans: Türkiye Sol Edebiyat Ha-reketleri İçin Bir Hat. Ankara: NotaBene, s.12.
  3. Barış Büyükokutan. 2017. Sanatçının Popülizmle İmtihanı: https://t24.com.tr/k24/yazi/sanat-populizm,1211
  4. Cemal Süreya, konuşan: Tuğrul Tanyol. Temmuz 1984. Şiir Labirentinde. Gösteri.
  5. Devrim Çetinocak. Mart-Nisan 2019. 1960’ları Yerli Yerine Oturtmak. Yeni Yazılar sayı:16, s.16.
  6. Ergin Günçe. 1988. Türkiye Kadar Bir Çiçek. İstanbul: Can.
  7. Asım Bezirci, a.g.e. s.72.
  8. Asım Bezirci, a.g.e. s.181.
  9. İsmet Özel. 2018. Erbain-kırk yılın şiirleri. İstanbul: TİYO.
  10. Arkadaş Z. Özger. 2014. Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası. İstanbul: Ve Yayınevi.