Cumhuriyet Öncesi Kadın Hareketinin İkinci Dönemi, 1908 Sonrası

Geçtiğimiz sayıda, 1880’lerde modernleşme arayışlarının ve Avrupa’da yükselen I. Dalga feminizminin etkisiyle ortaya çıkan Osmanlı’daki kadın hareketinin ilk dönemini ele almıştık. Bu dönemin en önemli iki özelliği, kadın hareketinin bu topraklarda modernleşme sürecinin organik bir parçası olarak filizlenmeye başlaması ve bununla bağlantılı olarak sonraki dönem harekete yön verecek bir aydın kadın kuşağının yetişmesiydi. Bu yazıda ise cumhuriyet öncesi kadın hareketinin ikinci dönemini, yani 1908 sonrasını ele alacağız.

1908’de II. Meşrutiyet ile birlikte bu topraklarda istibdat ile hürriyet arasındaki mücadelede aydınlanma adına atılan tarihi adım elbette kadın hareketini de radikal bir şekilde etkiledi. Benzeri Avrupa’daki aydınlanma sürecinde de görülebilecek aydınlanma ile kadın hareketi arasındaki bu ilişki; Osmanlı’da kadınların toplumsal yaşama katılımının artması ile bağlantılı olarak kadın hareketinin nitelik ve nicelik anlamında bir sıçrama yaşamasını da mümkün kıldı.

Kadın Hareketinin Yaygın aracı: Dergiler

II. Meşrutiyet döneminde de, öncesinde olduğu gibi kadınlar için en önemli araç dergiler olmuştu. 1908’den sonra bu dergilerin sayısında büyük bir artış yaşanır. Demet, Mehasin, Kadın dönemin önde gelen dergileri olarak sıralanabilir. Bunların yanında kırk kadar kadın dergisinin çıktığını belirtmekte fayda var. Kadın Dünyası dergisi ise dönemin en cesur ve politik hattı net dergisi olarak farklı bir noktada değerlendirilmeyi hakediyor. Tüm bu dergileri ele almak yazının boyutunu aşacağından, dönemin başlıca dergilerine özellikle 1908’in kadın hareketine etkisini görebilmek için kısaca bakmak faydalı olacaktır.

Kendini “ilmi, siyasi, hanımlara mahsus haftalık mecmua” olarak tanıtan Demet, amacını “Kadınların düşüncelerinin aydınlanması” şeklinde belirtmiştir. İkinci sayıdan itibaren Demet’in kadınların ilgisini fazlasıyla çektiği ve kadın imzalarının arttığı gözlemlenmiştir. Siyasi makalelerin ağırlıkta olduğu Demet’te istibdat-meşrutiyet tartışması yapılmıştır.

Dönemin düşünce dünyasının merkezi Selanik’te çıkan Kadın dergisi ise kadınların toplumsal yaşama katılımını birçok açılan ele alıyor ve özellikle dünyadaki feminist hareket ile kazanımlarını yakından takip ediyordu.

Kadınlar Dünyası ise 1913-1921 yılları arsında, Nuriye Ulviye Mevlan öncülüğünde, Osmanlı Müdafaa-i, Hukuk-i Nisvan Cemiyeti’nin dergisi olarak yayınlanmıştır. Yazımından matbaadan alınışına kadar tamamen kadınlar tarafından çıkarılan ilk dergi olan Kadınlar Dünyası aynı zamanda, her ne kadar dönemin dergilerinde ve aydın kadın çevrelerinde feminizm çokça tartışılsa ve birçok açıdan sahiplenilse de, kendi politik hattını feminizm ile açıklayan tek yayındır.

Ancak Kadınlar Dünyası’nı diğer dergilerden ayrı bir noktaya koyan sadece bu özellikleri değildi. Kadın Dünyası’nda kadınların toplumsal eşitlik talebi dönemin diğer dergilerine göre politik, hukuki, toplumsal açıdan çok daha kapsamlı bir biçimde tartışılıyordu. Kadınlar Dünyası’nda toplumsal inkılaptan bağımsız olmayan bir kadın inkılabı, kadın aydınlanması tartışılıyor; kadınların mirastan eşit pay alması, boşanma hakkı gibi dönemin radikal sayılabilecek talepleri açık bir şekilde dile getiriliyordu. Tam da bu sebepten ötürü Kadınlar Dünyası dönemin en sert tepkilerine maruz kalan kadın dergisi olmuştur. Aynı zamanda bu, Kadınlar Dünyası’nın dönemin ileri gelen kadınları tarafından en azından diğer dergiler kadar sahiplenilmemesine de yol açmıştır.

Kadınlar Dünyası’nda dile getirilen talepler sadece boşanma ve eşit miras hakkı gibi meselenin hukuki boyutlarıyla kısıtlı değildi. Kadınların toplumsal eşitlik talebi, eğitimden çalışma hakkına ve hatta kadınlara dayatılan peçeye kadar toplumsal yaşamın tamamını kapsayan bir perspektif ile tartışılıyordu. Dergide peçe kadınlar tarafından “dünya ile yüzümüz arasındaki kara perde” şeklinde tanımlanmış ve kadınlar Osmanlı toplumu için oldukça radikal sayılmasına rağmen peçesiz fotoğraflarını yayınlamışlardır.1

Ayrıca İttihat ve Terakki Cemiyeti Kadınlar Şubesi Genel Başkan Yardımcısı Emine Semiye’nin de bir toplantıda amaçlarını ilmi ve edebi sohbetler ile “zavallı İslam kadınlarının yüzlerindeki siyah ve kalın peçeler gibi manen de bulundukları cehalet örtüsünü delip geçerek… ilim ve tahsilin kadrini onlara aktarmak” şeklinde açıklaması Osmanlı kadınlarının peçe ile kavgasına bir başka örnektir.2

Modernleşmenin Kadınlara Yansıması

1908’deki tarihi kazanımdan sonra kadınların toplumsal yaşamdaki konumumda ve bunula bağlantılı olarak kadın hareketinde radikal değişim ve ilerlemeler görülüyor. Kadın hareketinde yaşanan ilerleme ve değişimleri sıralayacak olursak, ilki 1908’den sonra kadınların sorunlarını tartışan, kadınlar için bir mücadele aygıtı haline gelen dergilerin sayısındaki patlama olarak görülebilir.

İkincisi ise bu dergilerdeki nitelik değişimidir. 1908’den önce de Şükufezar(1886), Hanımlara Mahsus Gazete(1895) gibi kadın dergilerinde kadınların sorunları tartışılmaya başlanmıştır. Ancak 1908 sonrasında yukarıda da genel hatlarıyla aktarmaya çalıştığımız gibi kadınlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini politik bağlamda daha dolayımsız bir şekilde tartışmaya başlamıştır. Kadın dergilerinde doğrudan açılan istibdat-hürriyet tartışmaları, toplumsal inkılaptan bağımsız olmayan bir kadın inkılabı perspektifi, eşit miras hakkı ile boşanma gibi talepler ve peçe ile bugün bile birçok kadın örgütü tarafından gösterilemeyen açıklıkta verilen kavga; II. Meşrutiyet ile atılan ilericilik ve modernleşme adımının kadın hareketindeki karşılığıdır.

Üçüncü olarak, kadın dergileri ilk dönemde belli bir aydın kadın çevresi tarafından çıkarılıp sınırlı bir okuyucu kitlesine ulaşırken 1908’den sonra bu durum değişiyor ve kadın dergileri farklı toplumsal kesimlerden çok daha fazla kadına ulaşmaya başlıyor. Başta Kadınlar Dünyası olmak üzere dönemin kadın dergilerinin yayınladığı okuyucu mektupları bu duruma bir örnektir. Hatta bu mektuplarda okuma-yamayı tam bilmediği halde yakınlarına yazdırdığı mektupları yollayan kadınlar da görülür. 1880’lerde filizlenmeye başlayan kadın mücadelesinin 1908 itibariyle hareket haline gelmesini sağlayan en önemli unsurlardan biri de budur.

Son olarak; 1908’den sonra kadın hareketinde yaşanan bir başka gelişme, dergiler aracılıyla sorunlarını tartışan ve siyaset üreten kadınların artık dernekler aracılığı ile örgütlenmeye başlamıştır.

II. meşrutiyet ile birlikte kadın hareketinde yaşanan bu gelişmeler, bütünde kadın mücadelesinin artık bir toplumsal hareket olduğu anlamına geliyordu. Bütün bunlar elbette istibdata vurulan büyük darbe ve modernleşme, aydınlanma adına atılan büyük adım ile bağlantılıydı. Kadınların ileri çıkmasındaki en büyük etkenlerden biri de, modernleşme ile birlikte kadınların toplumsal yaşamdaki etkinliklerinin artmasıydı.

Osmanlı’da yükselen feminist dalga ve II. Meşrutiyet toplumsal yaşamı ve aile yapısını radikal biçimde etkilemiştir. Modernleşme sürecinin aile yapısını radikal bir şekilde değiştirdiği özellikle Fransız Devrimi ve SSCB örneği başta olmak üzere tarihte benzeri çokça gözlemlenebilecek bir durumdur. Osmanlı’da da II.Meşrutiyet elbette bundan azade değildi. İslami kurallara dayanan aile yapısı yerini daha modern ve batılı bir aile yapısına bırakıyor, bu da kadınlar üzerindeki en büyük baskılardan birini geri plana atıyor ve kadının sosyal yaşama katılımının önünü açıyor. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin aile yapısının modernleşme ile birlikte değişimine kendiliğindenci yaklaşmadığı, bu alana dair mücadelelerde bulunmaya çalıştığı ve geleneksel aile yapısının yerine Batı’dan esinlenen “yeni aile yapısını” oturtmaya çalıştığı ise biliniyor.3

Hem II. Meşrutiyet’in hem I. Dünya Savaşı’nın etkisiyle çalışma yaşamında hızla yer edinmeye başlayan kadınlar gitgide evden çıkıp toplumun aktif bir parçası olmaya başlıyordu. 1908’deülkedeki 250 bin sanayi işçisinin 70-75 bin kadarının kadın olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca 1908’den sonra ülkede çeşitli meslek gruplarında ortaya çıkan grevlerin 40 kadarının kadınların yoğunluklu olarak çalıştığı tütün ve dokuma iş kollarında olduğu da biliniyor.4 Aynı zamanda da kadın istihdamını arttırmak amaçlı kadınların açtıkları derneklerin yanı sıra bizzat İttihat ve Terakki Cemiyet’nin açtığı dernekler de bu süreci hızlandırmıştır.

Sonuç

Kısacası II. Meşrutiyet’in kadın hareketini ve kadınların toplumdaki konumunu radikal bir şekilde etkilediğini söylemek mümkün. Dönemin kadın dergileri ve dernekleri incelendiğinde kadın mücadelesinin toplumsallaşma anlamında büyük bir sıçrama yaşadığı ve mücadelenin hareketleşmeye başladığı; aynı zamanda kadın hareketinin tartışmalarının da II. Meşrutiyet ile birlikte radikalleştiği ve daha fazla politize olduğu açık. II. Meşrutiyet ile birlikte modernleşmenin toplumun yapısını derinden etkilediği, aile yapısının değişmesinin etkisiyle kadınların sosyal yaşamdaki etkinliğinin arttığı ve hem bunlara bağlı olarak hem de kadın örgütleri ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin müdahaleleriyle de kadınların işgücüne katılımının ciddi oranda arttığı görülüyor.

Cumhuriyet’in hemen öncesi ve Cumhuriyet dönemindeki kadın mücadelesine; aydınlanma ve modernleşme yönündeki adımlarla kadınlara tanınan haklarının verildiği ya da kadın hareketinin önceden kökleri yokken bu adımlardan sonraki siyasi ortama doğduğu yönündeki yaklaşımların hatalı olacağını önceki sayıda açıkça vurgulamıştık. Kadınların mücadelesi bu topraklarda modernleşme arayışıyla doğrudan iç içe şekillenmiş ve hatta 1908 olmak üzere bu yoldaki adımların organik bir parçası olmuştur.

Ancak, bugün gericilik karşıtı bir kadın hareketinin kurulabilmesi için aydınlanma ve kadın mücadelesi arasındaki ilişkinin yeniden ve açıkça ortaya konması gerekiyor. Kadınların hakları kadınlara verilmediği ve kadın hareketi hiç yokken 1908 sonrası oluşan ortama doğmadığı gibi; modernleşmeden, aydınlanmadan ve ilericilikten ayrı ve kopuk bir kadın hareketinden bahsetmek de mümkün değil. Aydınlanma ve modernleşme mücadelesi ile kadın hareketi birbirlerini besleyen ve ileri çeken tarihsel bir bütünsellikle ele alındığında çok daha sağlıklı anlaşılacaktır.

Modernleşmenin ve özelikle II. Meşrutiyet’in kadınların toplumsal yaşamdaki konumuna ve bununla bağlantılı olarak kadın hareketine yansımasını tartışmaktaki amacımız, çoğunlukla bahsedilmeyen bir konuyu yani kadınların tarihini görünür kılmak değil yalnızca. Evet, bugün tarih yazımında kadınların mücadelesinin gölgede kalması elbette bir sorun ancak politik bir bağ kurmadan sadece bunu görünür kılmanın ise bugünün kadın hareketine getireceği çok fazla kazanım yok. Bugün bu tartışmayı açmaktaki amacımız, bu topraklardaki ilerici birikime ayağını basan gerçek bir kadın hareketinin kuruluşunu sağlayabilmek ve kadın hareketinde gericilik karşıtı bir hattı belirginleştirirken bunun tarihsel arka planını oluşturabilmektedir.

Bugün kadın hareketinin karşısında 100 yıl önceki istibdat rejiminin devamcıları, kadınların kendi mücadeleleriyle kazandığı en temel hakları dahi ellerinden almaya çalışırken kadınların yükselteceği laiklik mücadelesinin tarihsel önemi artıyor. Ama kadın mücadelesi alanına baktığımızda, laiklik talebinin hala tartışmalı olduğu bir tablo ile karşı karşıyayız. Kadın mücadelesinde kadınların taleplerini siyasal süreçlerden yalıtık ya da Türkiye ilericiliğinin tarihiyle mesafeli bir siyasal çizginin parçası olarak ele alan yaklaşımların etkili olduğunu görüyoruz. Bu yaklaşımların en az kadın mücadelesi ile sorun arasında ciddi bir mesafe tanımlayıp kadınların en temel taleplerine dahi yanıt üretmeyen apolitizm kadar sorunlu olduğunu söylemek zorundayız.

Ancak bugün gericiliğin karşısında ayakları bu ülkenin ilerici birikimine basan, laiklik talebinin altını doldurabilen ve bunu yaparken kadın mücadelesinin kendine has dışavurumcu tarzını ucu bucağı belirsiz değil, politik hatları keskin bir kadın dayanışması ile buluşturabilen bir kadın hareketine ihtiyacımız var. Bunun altını doldurabilmek için de kadın mücadelesi ile aydınlanma ve modernite arasındaki ilişkiyi idrak eden; ülkemizde modernleşme arayışlarıyla kadın hareketinin tarihsel bağlarını güncel mücadele başlıklarıyla buluşturabilen bir karakter önem kazanıyor. Önümüzdeki dönemde de bu hattı inşa edebilmek için bu tartışmalara devam edeceğiz.

Dipnot

  1. Serpil Çakır. Osmanlı Kadın Hareketi. (İstanbul: Metis Yayınları, 2013)
  2. Şefika Kurnaz, “Osmanlı Kadın Hareketi’nin Öncü İsimlerinden Emine Semiye’nin Siyasal Portresi”, (1993)
  3. Zafer Toprak, “The Family, Feminism and State During the Young Turk Period, 1908-1918”, Remaking Woman, Feminism and Modernity in the Middle East(ed. Lila Abu Lughod). (Princeton University Press, 1998) içinde.
  4. Feryal Saygılıgil. Serbest Bölgede Kadın Olmak: Bir Kadın Grevi. (İstanbul: Güldünya Yayınları, 2018)