Bir dönemi değerlendiriyoruz. FKF’nin yeniden ete kemiğe büründüğü, gençlik mücadelesi içerisinde kendi karakterini ve tarzını oluşturduğu bir kuruluş dönemini…
Her değerlendirmenin olduğu gibi bizimkinin de en az bir referans noktası olmak zorunda. Birçok şey referans alınabilir. Ülkenin durumu, üniversitelerde solun gücü, dünyadaki gelişmeler… Listeyi uzatabiliriz. Ancak bizim ilk bakacağımız referans, 60’lı yıllara damgasını vuran Fikir Kulüpleri Federasyonu ile ilişkimiz olacak. Birbirinin zıttı iki sözü yazarak başlamak yerindedir:
“Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” (Herakleitos)
“Tarih tekerrürden ibarettir”. (Anonim)
İkisinden birini seçmek zorundasın deseler kuşkusuz yanıtımız birincisi olurdu. Gerçekten de iki farklı tarihsel kesitte birebir aynı iki olgu bulmak imkânsızdır. Her olgu, bir orijinallik belgesi gibi taşır içinde bulunduğu tarihsel dönemin damgasını. Peki, geçmişin bugüne etki etmediği, kimi olguların hiçbir ortak özellik barındırmadığı söylenebilir mi?
1789 Fransız ihtilali, 1917, 1923 dâhil birçok devrimi belirlememiş midir? Dönemin devrimcileri devrimi ararken 1789’u referans almamışlar mıdır?
Tarih hiçbir zaman kendisini tekrar etmez. Ancak kimi özellikler, nitelikler çok da değişmeden ya da üzerine koyarak geleceğe taşınabilir.
Konumuz, 60’ların FKF’si ile bizim iki yılı aşkın pratiğimiz arasındaki benzerlikler ve farklılıklar.
İsmimizin referansına dair kısa bir bilgi verelim.
1965 yılında FKF, solun yeni yeni öğrenmeye başladığı, üniversite dışında ülkede sürekli bir hareketlilik olmadığı söylenebilecek bir dönemde ortaya çıktı. Arkasında aslında liberal olarak değerlendirilmesi gereken Forum Dergisi çevresindeki akademisyenlerin oluşturduğu üniversite fikir kulüpleri ve tartışma geleneği ile birlikte 1. TİP’in rüzgârı vardı.
Aynı zamanda sosyalist hareketin dünya genelinde yükseliși, özellikle anti-emperyalist mücadelenin dünyadaki prestiji, FKF’ye karakterini veren bir başka unsuru oluşturuyordu.
Dönemin FKF’ sini solun tüm kesimlerinin çıktığı bir çuvala benzetmek yanlış olmayacaktır. Örneğin, bugün sayabileceğimiz tüm sol akımlar öyle veya böyle, FKF içerisinde yer aldı ya da onunla ilişkilendi.
Bizim örneğimizin ise geçmişin aksine oldukça homojen olduğunu söyleyebiliriz. Biz kapıyı hiç kapatmasak da solun kimi alışkanlıkları ve hastalıkları çabamıza, henüz daha yolun başındayken rezervle bakılmasına yol açtı.
Kargılaştırmayı şimdilik bir yana bırakalım. FKF’yi yeniden kurduğumuz dönemin temel karakteri AKP gericiliğine karşı ilk tepkinin gençlik içerisinde oluşmaya başlamış olması idi.
Bu durum da bugün olana benziyordu, diyebiliriz. 2007’de ortaya çıkan cumhuriyet mitinglerini alaşağı etmiş; Ergenekon, KCK, Devrimci Karargâh ve OdaTV gibi düzmece soruşturmalar ile muhalefeti sindirmiş bir AKP vardı o dönemde. Anayasa referandumundan istediğini almış, her seçimde oyunu yükselten, yurtdışında ise bugünkü ile kıyaslanmayacak bir meşruiyet alanı yakalamış bir iktidardan söz ediyoruz. Yenilmez görülen, karşı koyulması mümkün değil denen bir hükümet…
Siyaset, özellikle de Türkiye’de, çok hızlı yön değiştirebilen bir olgu. Öyle ki bu güçlü imajı yıkmaya tek bir hareket yetti de arttı bile. ODTÜ Ayakta eylemlerinden bahsediyoruz. Daha önce YGS sorularının çalınmasını protesto için ilk defa sokaklara çıkan bir kuşak, bu sefer de AKP’nin ODTÜ’yü işgaline karşı üniversiteleri ayağa kaldırmıştı.
Burada bir ara not ekleyelim. Aradan geçen onca olay, onca gel-git, AKP bugün de benzer bir güç imajını taşıyor. Çok çok yakın tarihten öğrendiğimiz şudur ki, yine ufak bir hesap hatası, bir yanlış AKP’yi benzer konuma düşürebilir. Bize düşen görev, bu sefer daha hazır ve daha örgütlü olmak. FKF’nin bugünkü anlamlarından birisi de hem örgütsel hem de düşünsel olarak gelmekte olan yeni alt-üst oluşa hazırlanması. Tıpkı 65’te yola çıkanların 70’lerdeki yükselişin yapısını ördüğü gibi, bir sonraki olanağa yatırım yapıyoruz.
Devam edelim. ODTÜ’de çıkan enerjinin bir örgütlülük içerisinde anlam kazanmasına, AKP karşıtlığının yeni bir ülkenin kuruculuğuna terfi ettirilmesine ihtiyaç vardı. FKF, hiçbir şey değilse bu ihtiyaca verilmiş en önemli yanıt oldu. Türkiye’nin dört bir yanından binlerce üniversiteli FKF bayrağı altında yeniden birleşmesini bildi.
İzleyici Değil Yapıcı Bir Gençlik
Sadece buraya kadar yazdıklarımız bile, ismin ötesinde önemli bir ortak özelliği ortaya koyuyor: Gençliğin bir özne olarak siyasette izleyici konumunu terk ederek eyleyen, kuran bir konuma yerleşmesi. Tabi ki kendi dönemlerinin tarihsel koşullarında şekillenen kendilerine özgü siyaset yapma tarzları ile.
Demokrat Parti ve Adalet Partisi’nin yerini AKP’nin aldığı, sosyalist bloğun artık ayakta olmadığı bir dönemde yeni bir kuşak, yeni bir siyaset tarzı ile ortaya çıkıyor.
6 Mayıs 1972’ye referansla 2013’ün 6 Mayıs’ını kuruluşu olarak belirliyor FKF. Denizlerin idamı ile açılan parantezin kapandığı ilan ediliyor.
Şu anda okuduğunuz Yeni Yazılar dergisi ile “bu dönemin gençliği fikir üretmiyor, çok ezberciler” ezberi(!) yerle bir ediliyor.
İktidar Gezi’ye saldırdığında FKF’liler ilk büyük toplumsal direniş deneyimini yaşıyor. Yeni bir ülke için barikatın en ön safına geçiyor.
Haremlik selamlık özlemi dile getirilince FKF’liler haddini bil Tayyip demesini biliyor. Türkiye’nin dört bir yanında gençlik kitlesel eylemlerle gündeme geliyor.
Ali İsmail Korkmaz, katillerine inat Eskişehir’in sembolü olsun diyen FKF’liler Ali İsmail’in heykelini şehre kazandırıyor.
Gerici iktidarın gazetecilere yaptığı baskıya gençlik bayrağı devralarak karşılık veriyor. FKF gençliğin kendi haber kaynağını oluşturmak için ilk adımını atıyor. Devrimci Gençlik köprüsü bir kez daha kuruluyor. Gençlik yeni yıla sokağa atılmak istenen Vanlı depremzedelerin yanında giriyor. Her yeni yıla dayanışma ile girme geleneğinin ilk adımı atılmış oluyor.
Gençlikle sınıf arasındaki bağ yeniden tesis ediliyor. FKF’liler özelleştirme karşıtı direnişlerde, isçi katliamlarının karşısında, 1 Mayıs’larda işçi sınıfının yolunda yerini alıyor.
FKF kuruluş yıldönümünü Hatay’a yürüyerek mücadele ile kutluyor. Emperyalizme ve gericiliğe karşı halkın yanında kavgaya dâhil oluyor.
Üniversiteler yetmiyor liseler, liseler yetmiyor mahalle gençliği. FKF’nin saflarında yerini alıyor. FKE, gençliği bir bütün olarak iktidarın karşısına dikme kararlılığını ilan ediyor.
29 Ekim kutlama değil mücadele günü ilan ediliyor. Gençlik saltana son vermek için sokaklara çıkıyor.
Bugün mücadele edenler gelecek için de birikim kazanmak istiyor. FKF seminerleri başlıyor. İstanbul Üniversitesi’ne seçilemeyen rektör atandığında FKF’liler okullarını terk etmiyor, gericilere pabuç bırakmayacağını ilan ediyor.
Harbiye’yi gençliğe yasaklamak isteyenler yeniliyor. FKF 2. Yaşını AKP’ye geri adım attırarak kutluyor.
Kalıcı bir mücadele için dayanışma önem kazanıyor. Gençlikle Dayanışma Derneği yola çıkıyor.
Kısacası nehir değişiyor ama aynı hız, aynı coşku ile akmaya devam ediyor. Türkiye’nin geleceğini kurmak için sahip olunan aynı kararlılıkla…
Bir gençlik örgütünün kuruluş dönemi tamamlanıyor, ortaya bir siyaset ve mücadele tarzı çıkıyor. Yazar, bu kuruluş döneminin parçası olmanın gururu ile görevini devrediyor.