Bir önceki sayımızda keskin kalemler karanlığı yırtacak diyorduk. Zorlu iki seçim dönemini geride bıraktık. 7 Haziran’da AKP’nin çöküşüne gidebilecek tablo, 1 Kasım sonrası AKP’nin ömrünü uzatmasıyla son buldu. ‘Uzmanlar’ seçim sonrası seçmenin ‘ne mesaj verdiğini’ tartışmaya devam etsin, bizim önümüzde başka bir görev bulunuyor. Kalemler karanlığa karşı yazmaya devam ediyor.
Haziran Direnişinde ve sonrasında 7 Haziran seçimlerinde korku duvarı yıkılmış, AKP de bu duvarın altında kalmıştı. AKP geçtiğimiz aylarda bu duvarı tekrar örmeye çalışmıştır. Suruç ve Ankara katliamlarının ertesinde bugün Silvan’da yaşananlar da bu çabanın adımlarıdır. Bu adımlar karşısında gençlik mücadelesinin yeni dönemi büyük önem taşıyor.
Gençliğin Saraya ve Savaşa karşı bir aradayız çıkışını önemli buluyor ve yeni sayımızda bu birleşik mücadelenin yöntemlerini, bunlarla birlikte mahalle dinamiğiyle üniversitelerin buluşma kanallarını ve kuşağımızı tartışıyoruz.
Amasız fakatsız laiklik mücadelesi diye tarif ettiğimiz mücadeleden ise bir adım geri çekilmemek, her seferinde biraz daha iyi, daha derin anlatmak için yollar aramak gerektiğini düşünüyoruz. Bu sayımızda da dosya konusu olarak laikliği tercih etmemizin nedenlerinden biri de bu.
İnsana düşman olan yobazlığın ülkemizde vücut bulmuş hali siyasal islam, 12 Eylül generalleri eliyle sistematik olarak hayata geçirilirken AKP ile birlikte Cumhuriyet’in bütün kazanımları tasfiye edilerek yerleşiklik kazanmaya başlamıştır. Bu doğrultuda toplumsal hayatı ve toplumun düşünce yapısını değiştirme-dönüştürmeye yönelik hayata geçirilen pratikler, bugün laiklik önündeki en büyük engeldir. Sivas’ı, Reyhanlı’yı, Diyarbakır’ı, Ankara’yı, türbanı kamusal alanlara zorla nasıl sokulduğunu, 4+4+4 gerici eğitim düzenlemesini, içi boşaltılan modern eğitim kurumlarının yerine sayısı hızla art(tırıl)an imam-hatipleri, doğrudan AKP eliyle desteklenen, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren şeriatçı çeteleri, Soma’da katledilen işçilerin ardından yapılan fıtrat’lı açıklamaları, “kız mıdır kadın mıdır bilmem” diyenleri, kadına yönelik şiddeti meşrulaştıranları ve daha nicelerini hatırlayalım. Gelinen bu noktada, yaratılan rejimle birlikte, başta laiklik olmak üzere, Cumhuriyet’in bütün kazanımları düzen dışı talepler haline gelmiştir; düzenin herhangi bir gücü ise sahiplenememektedir.
Israrla sahiplenecek, yeniden üretecek bir hattı örmeye çalışıyoruz. Ortadoğu’da senelerdir emperyalizmin desteğiyle büyüyen gerici dalga ve buna direnenleri daha iyi anlamak için yakın tarihe bakmak gerekiyor. Bu dosya konumuz kapsamında Dursun Doğan, “Emperyalizm ve Kutsal Politikalar Gölgesinde Ortadoğu” yazısı ile Ortadoğu’daki modernleşme hareketlerini inceledi.
Yine İslam laik mücadelesiyle buluşur mu? Ya da nasıl buluşuru Şafak Gündüz, “İslam Dünyasında Reform, Engeller ve Laiklik” yazısında inceledi. Sınıf ile laikliğin bağının kurulamadığı her örnek karşı saldırıyla yenilmeye mahkum oldu. Bu nedenle laikliğin en fazla neden ‘sınıf’ın olduğunu Zozan Baran “ Sınıf Mücadelelerinin Siyasi Yansımaları: İngiltere ve Fransa” başlığında İngiltere ve Fransa örnekleri üzerinden tartıştı. Tarihin tekerleğinin nasıl döndüğü unutulduğunda başka saflara savrulan sayısız örneği iyi bildiğimizden, laiklik dosyasında Fransız devrimini tekrar hatırlıyor ve hatırlatıyoruz.
Sosyal bilimlerde ise yine dosya konumuzla bağlantılı olarak Onur Kerem Tever aydınlanmayı tartışıyor. 1915’in 100. Yılında çok fazla gündem olan konuyu, aynı zamanda tarih öğrencisi olan Fuat Öztürk ele alıyor ve tarihsel bir bakışla tartıştırıyor.
Kültür sanat sayfalarımızda bir değişiklik var; bu sayıda popüler başlıkları değil, tarihte kaybolmuş iki özel başlığı seçtiğimizi fark edeceksiniz.
Bir sonraki sayımızda gençlik mücadelesi tarihini ve kuşak tartışmalarını daha ayrıntılı biçimde, dost gençlik örgütlerine de sayfalarımızı açarak tartışacağımızı şimdiden duyuralım.
Önümüzdeki dönemde alanlarda ve yeni sayılarımızda görüşmek üzere.
Gençlik katillerden güçlüdür.