Kavga Özgürlük İçin, Çocuklar İçin Kavga*

“Tarihçi hakkında yazdığı kimselerin zihinleriyle şöyle ya da böyle bir ilişki oluşturmadıkça tarih yazılamaz.”1

Bu yazı, bir döneme damgasını vuran belki de en önemli aktörlerden birinin, Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun tarihini yazmayı amaçlıyor. Bu yazının yazıldığı mecra ise 2013 yılında kurulan FKF’nin dergisidir. Dolayısıyla yukarıda Carr’ın alıntısında sözünü ettiğimiz zihinsel ilişkiyi kurabildiğimizi düşünüyoruz. Her ne kadar yazının yazarı tarihçi değilse ve kapsamlı bir tarih incelemesi yapmayı amaçlamıyorsa da Türkiye tarihinin önemli bir dönemecine damgasını vurmuş bir yapının hakkını vermek için, Carr’ın “hayal gücü ile anılmak”, Aydemir Güler’in ise “Sahiplenme ve sevme”2olarak vurguladığı duygudaşlıın kurulması gerektiğine inanıyor. Önünüzdeki yazı, FKF tarihinin ampirik bir dökümünü yapmaktan ziyade “FKF’yi önemli ve özel kılan nedir” sorusuna, tarihine bakarak yanıt aramaya çalışacak. Yukarıda sözünü ettiğimiz zihinsel bağın burada devreye girdiği varsayılıyor.

Tarihsel Süreç

Fikir Kulüpleri Federasyonu; Demokrat Parti diktasının son bulduğu, bu sonun yarattığı özgür ortamın gençliğin gelişimi için verimli bir toprak oluşturduğu bir dönemde, 17 Kasım 1965’te kuruldu.3 Ancak Fikir Kulüpleri Federasyonu’nu kuran kadroların etkisinin Federasyon kurulmadan çok önce başladığını söylemek yanlış olmaz. Turhan Feyzioğlu, FKF’nin kuruluşunda da öncü rolünü oynayan SBF Fikir Kulübü’nğn çoğu zaman sanılanın aksine ilk fikir kulübü olmadığını, ilk FK’nın “Ankara Üniversitesi Hukuk Mensupları Fikir Kulübü” olduğunu söylüyor.4 Bu kulüp, 14 Nisan 1952’de kurulmuştur.

SBK-FK ise 3 Ocak 1956’da kurulur5 ancak; SBK-FK, FKF’nin kuruluşunda üstlendiği önemli rol ve DP dönemine damgasını vurması nedeniyle FKF tarihinde ön plana çıkmıştır. Bu ön plana çıkışta, biri FKF’nin içinde yeşerdiği fikir ortamını yaratan diğeri de FKF’nin kuruluşunu hazırlayan iki dergide oynadığı rol önemlidir. Bu dergilerin ilki SBK-FK’ya üye hocaların kuruluşunu üstlendiği Forum dergisi, diğeri ise SBK-FK üyesi TİP’li öğrencilerin öncülüğünde kurulan ve daha sonra Ankara’daki diğer üniversitelerden TİP’li ve FKF’li öğrencilerin sorumluluğunu üstlendiği Dönüşüm dergisidir.

Dönemin Havasını Değiştiren İki Dergi: Forum ve Dönüşüm

Forum dergisi; 1954 Nisan’ında yayın hayatına başlar. Kurucuları, yurtduşında eğitim görmüş, Anglosakson dünyanın etkisinde düşünceleri şekillenen SBF’nin genç akademisyenleridir.6 Derginin kadrosu daha sonra genişlemiş ama etkisinin düşmeye başladığı 27 Mayıs sonrasına kadar Batı demokrasisi savunan, Batıdaki Soğuk Savaş söyleminin etkisinin yoğun hissedildiği bir yayın olmaya devam etmiştir.7 Forum’u bu özelliğine rağmen FKF için önemli kılan ise derginin Tükiye’de yeni bir aydın kuşağın yaratılması için yürüttüğü sert tartışma ve bunun üniversitelere yansımasıdır.8 Hocalarının etkisinde kalan SBF’li öürencilerin kendi okullarında yürüttüğü tartışmalar ve bunun üniverstitelerdeki siyasal ve kültürel ortamı canlandırıcı etkisinden söz ettiğimizde, bu etki netleşir.9

Dönüşüm dergisi Nisan 1965’te, sosyalist olduğunu doğrudan ifade eden, çoğunluğu SBF-FK’nın aktif üye ve yöneticileri olan TİP’li öğrenciler tarafından çıkarılmış, kısa zamanda Ankara’daki diğer üniversitelerden FK’lı ve TİP’li öğrencilerin omuz vermesiyle etkisini arttırmış bir yayındır.10 Derginin dağıtımını yapan üniversiteliler, ilk günden itibaren saldırılara uğramıştır. Saldırılar nedeniyle sadece beş sayı çıkan Dönüşüm dergisi, bu kadar kısa zamanda bile hayli etkili olmuş ve FKF’nin kuruluşunu hızlandıran tartışmalara zemin hazırlamıştır. Bu haliyle dergi, Türkiye’de gençliğin ilk ve belki de en etkili yayınlarından biri olma özelliğini hala korumaktadır. Ayrıca derginin yayına devam edip etmeyeceğine dönük tartışmaların FKF’nin sonradan yaşayacağı temel ayrışmaların ilk nüvesi olduğunu sözlemek de mümkün görünüyor.

Bu iki derginin en önemli ortaklığı ise ikisinin de yayın hayatına başladığı dönemin siyasal, akademik ve kültürel ortamına sert müdahalelerde bulunmasıdır. Forum, DP’nin diktatoryal bir yönetime doğru gittiği bir dönemde hür düşüncenin ve ifade özgürlüğünün savunuculuğunu yapmış, bu nedenle yazarları büyük baskılara maruz kalmıştır.11 Dönüşüm ise sosyalist olduğunu açıkça ifade etmiş ve üniversite öğrencilerini bu fikir etrafında toplamanın gayreti içerisine girmiştir.

Gençliğe Kazandırılan Yeni Kimlik

FKF’nin temellerini oluşturan yayınların yanında 6.Filo’ya yönelik eylemlerden ABD’nin Vietnam politikalarına yönelik kınayıcı açıklamalara, tüm üniversitelerde yapılan panel ve tartışmalardan depremzedelerle yardımlaşma kampanyalarına ve işçi grevlerine verilen desteklere kadar FKF’yi FKF yapan eylem ve etkinliklerden sö etmek de yazının başında sözünü ettiğimiz önemin anlaşılmasıda etkili olacaktır.

Yazının kapsamı gereği FKF’nin etkili olduğu tüm eylem ve etkinliklerinden söz etmek mümkün değil; ancak FKF’ye kimlik kazandırma misyonunu ön plana çıkardığımızda bu kimliğin önemli bileşenlerini anlamamız açısından birkaç etkinliğe değinmemiz zorunlu hale geliyor.

Bunlardan belki de en önemlisi, NATO’ya yönelik büyüyen tepki karşısında FKF’nin 2 Nisan 1968 günü duyurusunu yaptığı ve akademisyen ve aydın desteğiyle etkisi artan “NATO’ya Hayır!” kampanyası ve haftasıdır.12 FKF, başlattığı bu kamoanyayla bir yandan anti-emperyalist kimliğini kuvvetlendirirken, bir yandan da ülkenin tüm aydın birikimini harekete geçiren, bu birikimin siyasal vurgusunu kuvvetlendiren bir etkide bulunmuştur.

FKF’nin aydınları harekete geçiren ve anti-emperyalist kimliğini ön plana çıkaran diğer bir kampanyası da Vietnam halkına yardım için aydınlara yaptığı çağrıdır.13 Anti-emperyalist çağrıların yanında okullarda yapılan ve Türkiye’deki hemen hemen tüm ilerici aydınların katıldığı paneller, açık oturumlar da örnek verilebilir. Bunun yanında FKF’nin Türkiye ekonomisine yönelik yaptığı incelemeler, açıklamalar ve etkinlikler de önemlidir.14

Yukarıdaki örneklere daha birçoğu eklenebilir. Ancak bu örnekler, FKF’nin kimliği olduğunu iddia ettiğimiz anti-emperyalizm, aydınlanmacılık ve kamuculuk özelliklerini açığa çıkarmaya yeter, FKF, etkili olduğu dönem boyunca hem üyelerini hem de Türkiye’de ilerici ve aydınlanmacı kurumları, aydınları, akademisyenleri bu ilkeler etrafında devindirmiştir.

Bu devinimin yalnızca siyasal bir etki yaratamadığını görmek ayrıca önemlidir diye düşünüyoruz. Türkiye gençliğinin ve aydınının hızla politikleştiği bu dönem, aynı zamanda Türkiye’deki kültürel-entelektüel ortamın en verimli olduğu dönemlerden biridir. Dönemin hemen hemen tüm önemli aydın ve sanatçıları, FKF tarafından birçok başlıkta harekete geçirilmiştir. Bugün Türkiye düşünce yaşamında önemli yerlere sahip aydınların önemli bir çoğunluğu ise FKF içerisinde, o dönem bizzat faaliyet yürütmüştür. FKF, Türkiye’deki ilerici kültürel ve siyasal birikimin güçlü bir biçimde temsil edildiği ve farklı kollara ayrıldığı ilk yerlerden biridir.

Ancak yazıyı sonlandırırken, yukarıda saydığımız tüm özellikleri ve eylemleri kapsayan ve FKF ile ’61-’71 aralığındaki gençlik mücadelelerinden bize kalan çok önemli -belki de en önemli- bir özellikten söz etmek istiyoruz Bu dönem içerisinde tüm toyluklarına ve birikimlerinin yetersizliğine rağmen üniversiteliler; baskıcı ve işbirlikçi iktidarlara, emperyalizmin simgesi 6. Filo’ya ve gerici üniversite yönetimlerine çok büyük bir cüretle karşı çıkmışlardır. Bugünkü politik gençliğe göre çok daha az imkan ve bilgiyle donanmış olmalarında rağmen hocalarıyla hiç çekinmeden tartışan, başbakanı ve cumhurbaşkanını kınayan ya da görev başına çağıran çağrılar yapan, sorunun çözümünün ise ancak ve ancak iktidarın soyalistler tarafından alınmasıyla çözüleceğini İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş gibi siyasetçilerin katıldığı bir etkinlikte, bu siyasetçilerin yüzüne haykıran bir gençlikten söz ediyoruz.15

Bu gün gençliğin en çok ihtiyaç duyduğu şey, kuşkusuz bir iddadır. Bu cüret elbette o dönemin gençliğinin “doğal” bir özelliği değildi. Her kuşağın içerisinde büyüdüğü siyasal ortama göre şekillendiğini kabul edersek, bu farkı 27 Mayıs’ın yarattığı siyasal ortam ile 12 Eylül’ün estirdiği terör arasında arayabiliriz. Baskıcı rejimin tepetaklak olduğunu gören bir kuşak ile faşist bir darbe tarafından dümdüz edilen bir ortamda büyüyen, kimlik kazanan bir kuşağın aynı iddalara sahip olmayacağı tarihin nesnelliğidir. Ancak baskıcı bir rejimin daha tepetaklak olması için bu cüretin yeniden yaratılması zorunluluğu da mücadelenin nesnelliği gereğidir.

* FKF Marşı’ndan

Kaynakça

Carr, Edward Hallet; Tarih Nedir?; İletişim Yayınları; 3. Baskı

Çulhaoğlu, Metin; “68 Kuşağı Üzerine”; Gelenek Dergisi; sayı:3; 1987 Gelenek 22. sayı (tümü)

Feyzioğlu; Turhan, Fikir Kulüpleri Federasyonu; Ozan Yayıncılık; 2. Baskı

İrketi, Okan; Ricat Eden Cumhuriyet; Tan Yayınları, 1. Baskı

Yıldırım, Ali; FKF/DEV-GENÇ Tarihi; Doruk Yayınları; 3. Baskı

Dipnot

  1. Carr, Edward Hallet; Tarih Nedir?; İletişim Yayınları; 3. Baskı; s.31
  2. Güler, Aydemir; Türkiyede Sol Tarihinde Yöntem ve Tartışmalar, Yazılama Yayınları, 1. Baskı, s. 26
  3. Yıldırım, Ali; FKF DEV-GENÇ Tarihi; Doruk Yayınları; 3. Baskı; 48
  4. Feyzioğlu, Turhan; Fikir Kulüpleri Federasyonu; Ozan Yayıncılık; 2. Baskı; s.78
  5. A.g.e; s.84
  6. İrketi, Okan; Ricat Eden Cumhuriyet; Tan Yayınları; 1. Baskı; s.125
  7. A.g.e; s.147-148
  8. A.g.e; s. 140-142
  9. Yıldırım, Ali; a.ge; s.502
  10. EKSİK
  11. Turhan Feyzioğlu’nun yaptığı bir konuşma nedeniyle bakanlık emrine alınması örnek verilebilir. A.g.e; s.447
  12. Feyzioğlu, Turhan; a.g.e; s.268
  13. A.g.e; s. 267
  14. Bunların ilginç örneklerinden biri “Montaj Sanayi ve Ortak Pazara Hayır” haftasıdır. A.g.e; s.312
  15. SBF’nin 109. kuruluş yıldönümünde konuşan SBF Öğrenci Birliği Başkanı Murat Cahit Kocaoğlu’nun konuşmasından (s.400-401)