İsmet Özel: “İnsanların Hizası”ndan Meczupluğa

İsmet Özel adını duymak bile bugün toplumun önemli bir bölümünün tüylerinin diken diken olmasına yetebiliyor. Özellikle Sivas Katliamı ve Aleviler ile ilgili açıklamaları, Özel’in toplum nezdinde bir cani (katliamı aklamakla eline benzin almak arasında fark olduğunu düşünmüyorum), iyi ihtimalle ise bir meczup olarak algılanmasına yol açıyor. Yazdıkları üzerinde çokça yazılıp çizilen biri olan İsmet Özel’in, uzun süredir yazdıklarını ve söylediklerini ciddiye almak için bir sebep yok. Peki, bizim İsmet Özel’i ciddiye alıp üzerine yazı yazma sebebimiz ne? Bu sorunun iki cevabı var. Birincisi oldukça basit, tarihsel FKF’nin kurucularından olan, FKF marşının sözlerini yazan Özel’in bugün bulunduğu konumun bir hesaplaşmayı zorunlu kılması. İkincisi, İsmet Özel’in politik ve poetik serüvenini aydın-siyaset ilişkisi üzerine önemli ipuçları verdiğini düşünmemiz. FKF’ gibi “döneği” bol bir tarihin özneleriyle tek tek hesaplaşmamız gerekiyor mu? Gerekmiyor elbette. Fakat biz bugünkü İsmet Özel’i değil ama Özel’in serüvenini kimi dersler çıkarmak için ciddiye almanın gerekli olduğunu, Özel’in sapmasının “ihmal edilebilir” olmadığını söylüyoruz. Özel’in macerasına dair çokça yazılıp çizildiğini belirttik. Onlarca şiiri ve neredeyse 50 yıllık bir politik serüveni olan İsmet Özel’i kısa sayılabilecek bu yazıda tüm yönleriyle ele almamız mümkün değil. Bu sebeple, meseleyi daha ayrıntılı incelemek isteyenler için bu yazı yazılırken yararlanılan kaynakları da ayrıca belirttik.

İsmet Özel’i iyi bir şair yapan detayların en önemlilerinden biri, şairin politik ve psikolojik gerilimlerini şiirine dürüst bir şekilde yansıtmayı başarması. Bu sebeple şairin serüvenini incelerken şiirlerinin bize ipuçları vereceğini düşünüyoruz. Şüphesiz şiirin içerisindeki şair özneyle şairin kendisi, aynı kişi olmak zorunda değildir. Fakat Özel’in kendisinin de çeşitli mecralarda itiraf ettiği üzere, şairin pek çok şiiri, şiirdeki şair özne eşittir İsmet Özel denklemi üzerinden okunabilir.

Önce İsyan, Sonra İslam

İlk kitabı “Geceleyin Bir Koşu’yu 1966 yılında yayımlayan Özel, dikkatleri ikinci kitabı “Evet, İsyan” ile çekti. İlk kitabında 1950’lere damgasını vuran İkinci Yeni’nin etkisinin yoğun olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Tipik ikinci Yeni şiirleri diyemesek de Özel’in bu kitaptaki şiirleri İkinci Yeni’ye yakın bir anlatım ile ergenlik döneminin sancılarını dile getiren şiirler olarak özetlenebilir. Bu, elbette kaba bir kategorizasyondur. Fakat bu yazının konusu olmadığı için şimdilik bu basit değiniyle “Geceleyin Bir Koşu’yu geçiyoruz. İkinci kitabı “Evet, İsyan”da ise şair özne artık içerisinde siyasi gerilimler barındırmaktadır. İkinci Yeni’nin dile getirdiği yenilikleri kullanmakla beraber, İkinci Yeni şiiri yazmıyordur artık İsmet Özel1. Bu değişim şairin politik arayışlarının dolayımıyla gerçekleşmektedir diyebiliriz. Özel’in Ataol Behramoğlu’na yazdığı bir mektubunda kurduğu şu cümleler, bize bu değişimi oldukça iyi anlatıyor: “Türkiye’nin devrim sancıları çeken şu döneminde, zaten köksüz de değil ama kökünden habersiz (üstelik durgun ve giderek yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıya) olan edebiyatımızın, daha doğrusu şiirimizin önemli kişileri olmak durumundayız. Nasıl 1917’ye değin toplumlar bilinçli bir yönetimden uzak, sarsak ve rastlantısal bir evrim geçiriyordu iseler şiir de Türkiye’de, bize dek böyle gelişti. Biz yönetimi ele almak zorundayız. Yani; kararlı, planlı, bile bile bir şiir kurmak; bunu kendimizin bir sonucu kılmak zorundayız. Bu toplumun bizden istediği biraz da budur.”

askerlerinin Dolmabahçe’den denize atıldığı 1969 yılı veya silahlı eylemlerin iyiden iyiye arttığı, solcuların “anarşist teröristler” olarak merkez medyada sık sık yer almaya başladığı 1971 yılı değildir. 1965-66 yılları, belli bir hareketlenmenin küçük bir aydın çevresiyle sınırlı kaldığı bir aralıktır diyebiliriz. Özel’in bu tespiti, ileri görüşlülüğünden çok, hayalini kurduğu devrime ve Türkiye halkına olan inancını gösterir bizlere2. Şairin 1969 tarihli “Yaşatan” şiirinde geçen şu dizeler, Özel’in kendi macerasını “halk” üzerinden kurguladığını ispatlar adeta: “Gözlerim / Neden güzeldir halka bakınca / beni neden küflemez o çökertilmiş anlam/her daim karnımda tikili duran şafak / dünyalar biriktirir halk adına”

İsmet Özel’in halk ile kurduğu bu ilişki, şairin dil evrenini de zenginleştiren, şiirlerini kuvvetlendiren bir bağ. Kimi röportajlarında belirttiği gibi, çocukken çevresinde konuşulan dilin zenginliği Özel’in şiirlerini zenginleştiren tecrübelerden biri. Fakat bu dili iyi kullanmakla birlikte mazmunlardan oluşan, folklorik bir şiir yazma yoluna sapmıyor asla şair. Bu sözcükleri modernist bir bağlamın içine yerleştiriyor çoğunlukla. Dikkat çekilmesi gereken önemli bir nokta da İsmet Özel’in politik olarak da “yetenekli” bir isim olduğu. 1970 yılında çıkıp ’72 yılında kapanan Halkın Dostları dergisi, içerisinde pek çok yazar-şair barındırsa da, birçok kişinin hemfikir olduğu üzere bir İsmet Özel projesiydi. “Gerici Sanata Hücum” manşetiyle ilk sayısını çıkaran dergi, gerici sanat diye sağcı ve İkinci Yeni’ci şairleri hedef gösteriyordu. Edebiyat Dostları dergisi için Kasım 1987’de Akif Kurtuluş’a Halkın Dostları ile ilgili bir röportaj veren Özel, bakın bu meseleyle ilgili ne söylüyor: “Çünkü HD (Halkin Dostları), kesinlikle propagandaya dönük bir siyasi, moda tabiriyle söylersek ‘söylemi’, öneriyor değildi. Kesinlikle üst seviyede bir edebi hayatın özlemin ifadesiydi. Eğer İkinci Yeni’yi eleştirmişse, bu kesinlikle İkinci Yeni’nin çok kolay bir hedef olmasındandır. İkinci Yeni, aslında bizzat İkinci Yeni şairleri tarafından yok edilmiştir.”

Görüldüğü gibi İsmet Özel, bahsettiği “seviyeyi” oluşturmak için karşıtını olduğundan büyük gösterme yoluna gidiyor. Bu hesaplanmış bir politik hamledir. Halkın Dostları dergisinin programının tesadüfi değil, ince bir hesap sonucu oluşturulduğunu bu itirafta açıkça görüyoruz. İsmet Özel, şiiri hayati bir iletişim biçimi olarak görüyor. Bahsettiği “seviye” ve şiirlerinin niteliği, politik arayışları kadar bu poetik algıyla da ilgili. Halkın Dostları dergisinin çıkış yazısını da biçimleyen bu algının bilincinde olmak, Özel’in “üst seviye”den kastını daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Peki, ne oldu da bu yetenekli, üstelik halkına bağlı isim bugün “bütün kelimelerinin altında kan olan” bir figüre dönüştü? Bu dönüşümün izlerini sürmek için tekrar Özel’in şiirlerine dönelim.

İsmet Özel solcu olduğu dönem de dahil olmak üzere, içinde bulunduğu siyasi ortamları kendi sancılarını dindirmenin bir aracı olarak gördü. 1960’ların önemli edebiyat eleştirmenlerinden Eser Gürson, bunu çok önceden fark edip adeta bir kehanette bulunuyor: “Son yayımlanan üç şiiriyle (“Çağdaş Bir Ürperti”, Şubat; “Partizan”, Nisan-Mayıs 1966, Şiir Sanatı; “Kan Kalesi”, Temmuz 1966, Papirüs) iç dünyasındaki sancılı dalgalanışlara dışta bir pencere açma yolunda şair. Yüreğindeki dinmez ağrıların çıkar yolu değilse bile, bu ağrılara bir yatırım alanı bulmak umuduyla dönüşüyor dışa. Bu tip sancılı şairlerin garip yazgısıdır: Ya Rimbaud gibi yirmi birinde kopacak şiirden, ya Necip Fazıl gibi İslamiyet yoluyla bir dinginlik kaynağı bulacak ya da İsmet Özel gibi partizan olacak.”

Eylül 1966’ta Yeni dergide yayımlanan bu yazıyı yazarken Gürson, şüphesiz Özel’in ileride İslamiyeti seçeceğini bilmiyordu. Ama Kan Kalesi şiirinde “doğrusu toprağı eller gibi sevdim seni / ey kanıma çakıllar karıştıran isyan” diyen şairin, politik saikler kadar kendi iç huzuru için de “kavgaya” katıldığı, sağlıklı bir okumayla anlaşılabilir. Bu tespit, Özel’in huzuru önce isyanda, sonra İslamda bulmasını daha anlaşılabilir hale getirmektedir.

İsmet Özel’in 1960’ların sonuna doğru artan huzursuzluğunun önemli bir sebebi de sol içerisindeki saflaşmalar ve nefret ettiği MDD (Milli Demokratik Devrim) kanadının sol ve gençlik içerisinde ağırlığının artmasıdır. Bu duruma, bir de Özel’in mektuplarında sık sık yaklaşmakta olduğunu belirttiği 12 Mart darbesi eklenince, manzara şair için daha dayanılmaz bir hal alacaktır (süreci ayrıntılı okumak isteyenler İsmet Özel ile Ataol Behramoğlu’nun mektuplaşmalanna göz atabilir). Özel’in bu nesnellikte savruluşunu hızlandıran, oldukça yüksek olan benmerkezciliğidir. Bir dizi şiirinde kendini halk üzerinden tanımlayan şair, 1970’lerin sol ortamının yüksek popülizmine karşı mücadele etmeyi sol içerisinden değil, neredeyse kitle düşmanlığına varan bir tonda kendi başına yapmaya karar vermiştir. Bu mesafe, Özel’in 1970’ler boyunca şiirinde bir düzeyi koruyabilmesini sağlasa da daha sonra şairi çok daha büyük bir yıkımın eşiğine götürecektir. Bahsettiğimiz kitle düşmanlığına varan tonun en berrak örneği, Özel’in ’72 tarihli propaganda şiiridir: “Köleler gördüm, karavaşlar / hayaları burulmuş bir adamın ayaklarını yıkamaktalardı” diye başlayan şiir : “gelin ve boğdurun bu köleleri” diye bitecektir. Estetik gramajının hayli yüksek olduğunu itiraf etmemiz gereken bu şiir, Özel’in yıkımının önemli sembollerinden biridir. 1973 yılında yazdığı Esenlik Bildirisi şiiri ise bu düşmanlığın bambaşka bir politik evrene göz kırpmaya başladığını bize gösterir: “Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir / kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa / yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa / o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir (…) Vandal yürek! Görün ki alkışlansın / ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir / haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın / yaşamak bir sanrı değilse öcalınmak gerekir”

Bu dizeler, Hayati Baki tarafından şöyle yorumlanmıştır: “(…) bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir, kandil geceleri de buhur kokmalı ki o şehir şehir olsun; kitap kokan, sanat kokan; aydınlık sehirlerden öç almak vaciptir (…)” Gayet yerinde olan bu cümlelere ekleme yapmaya gerek yok. Şöyle özetleyelim: Özel, kendi sancılarını artık dindiremeyen ve ona göre sığ olan solu bırakıp, bir adım “ileri” çıkıyor, bir adım ileride kimseyi bulamayınca kitle düşmanlığına varan bir radikalliğe savruluyor, yalnızlaşıyor. Bu sancının tavan yaptığı noktada ise “birey” sancılarından kurtulmak için onlarca adım geriye, İslama dönüyor. “Waldo Sen Neden Burada Değilsin?” kitabında Özel, bu durumu şöyle açıklıyor: “Yalnızlıktan kurtuluşum bir bakıma modern bir insan olmaktan kurtuluşum sayılır.” (s. 81)

“Modern bir insan olmaktan kurtulan” Özel’in sonrasında geldiği noktaya bakalım. 12 Eylül darbesine kadar Müslüman olmakla birlikte militan bir siyasal islamcı olmayan İsmet Özel, darbeden sonra bu siyasi akıma giderek daha fazla angaje olmuş, 1993’te Sivas Katliamı’nı aklayan açıklamalarıyla nasıl bir politik savrulma yaşadığını okurlarının yüzüne sert bir şekilde çarpmıştı. Yine de Özel, 1990’ların ilk yarısına kadar poetik niteliği olan şiirler yazmayı başardı. Bunda şairin entelektüel olarak soldan beslenmeyi sürdürmesinin payının büyük olduğunu belirtmek gerekir. M. Bülent KIlIç, “İsmet Özel; dört darbenin beş kez doğurduğu” isimli yazısında, bu durumu şöyle ispatlıyor: “Örneğin şairin West Indies, Kızıl Elma, İtaki, Maçin’ diye başlayan ‘Mataramda Tuzlu Su’ şiiri, apaçık bir şekilde Kübalı komünist şair Nicolas Guillen’in ‘West Indies Ltd.’ şiirine göndermedir. Guillen’in şiiri West Indies / Hindistan cevizi tütün ve alkol biçimindedir.”

Bahsi geçen şiirin tarihi 1983’tür. Özel daha sonra 1990’larda çıkardığı “Bir Yusuf Masalı” kitabıyla bambaşka bir şiir alemine sapmış, 2000’lerde yazdığı şiirlerde ise ölmüş bir dili canlandırma çabaları sonucu, o güçlü dilini kenara bırakmıştır. 1960’larda politik arayışları dolayımıyla canlı bir dil inşa eden Özel, 2000’lerde Türkçü-İslamcı politik arayışları nedeniyle bu sefer arkaik bir dili yeniden canlandırmaya çalışmış, bu zorlamalar sebebiyle poetik niteliği de düşmüştür. Ne mi demek istiyoruz bu arkaik dil tanımlaması ile: “ey irıl ıra çırık / eyş inşirşiri / ey şırıl şehrimizin şıra değer kaçırık babalı boza bilir şirin halkı! / size ne anlatayo şundan bundan gibisinden sıra dışı insanlar?”(Ölürken Lazim – 2007)

Yukarıdaki alıntının Özel’in geldiği son noktayı göstermesi açısından yeterli olduğunu umuyoruz (burada Özel’in şiirinde farklı şeyler denemesine itiraz etmiyor, bu deneyin niteliğini ve politik algısının değişiminin şiir dilini nasıl biçimlediğini göstermeye çalışıyoruz). Şimdi başa dönüp toparlamaya çalışalım. İsmet Özel’in bir entelektüel olarak arayışları 1960’larda yolunun sol ile kesişmesini sağlamış, daha sonra 12 Mart’ın getirdiği yıkım, şairi ciddi bir hayal kırıklığına götürmüştür. 12 Mart’a gelen süreçte sol ile bağlarını yavaş yavaş koparan Özel, bu hayal kırıklığının altından tek başına kalkmaya çalışmış, zaten var olan benmerkezciliği iyice yükselmiş, bir kitle düşmanlığına varmıştır. Bu durum 1970’lerin giderek popülistleşen edebiyat ortamının etkilerinden korunmasını ve şiirini yüksek bir düzeyde sürdürebilmesini sağlamışsa da Özel’i ve şiirini, sonrasında daha büyük bir yıkıma götürecektir. 1960’larda politik arayışları dolayımıyla kuwetli bir dil kuran şair, 1990’lar ile birlikte yine politik arayışları dolayımıyla bu dili yavaş yavaş kaybedecektir. Özel siyaset ile kişisel huzursuzluklarını dindiremeyince, kişisel huzursuzluklarını siyasete daha fazla sokmuş, politik kavrayışını kaybetmiş ve bugünkü meczup İsmet Özel haline gelmiştir. Özel’in bir dönek, bir ihmal edilebilir sapma olarak değil, aydın-siyaset ilişkisinin gerilimini yansıtan bir vaka olarak görülmesi bu yüzden önemlidir.

İsmet Özel yaptıkları, yapamadıkları ve savrulmalarıyla bir trajedidir.

İsmet Özel, görkemli bir trajedidir.

Kaynakça

  • Baki Hayati, Şair ve Otorite – Şair ve Yanılsama, Ankara, Suteni Yayıncılık, 1996
  • Behramoğlu Ataol – Özel İsmet, Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar, İstanbul, Oğlak Yayınları, 1995
  • Behramoğlu Ataol, Yaşayan Bir Şiir, İstanbul, Broy Yayınları, 1986
  • Çutsay Osman, 1960’larda Şairin Genç Bir Adam Olarak Portresi, Ankara, YGS Yayınları, 1997
  • Çutsay Osman, Türk Krizine İmam Çözümleri, Yeni, Sayı 2, 2005
  • Gürson Eser, Edebiyattan Yana, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2001 – Oğuz Cihan, İsmet Özel: Türk Şiirinde Nazım’dan Sonraki Süvari, Yeni, Sayı 2, 2005
  • Özel İsmet, Bir Yusuf Masalı, İstanbul, Şule Yayınları, 2005
  • Özel İsmet, Erbain, İstanbul, Şule Yayınları, 2010
  • Özel İsmet, Şiir Okuma Kılavuzu, İstanbul, Şule Yayınları, 1997
  • Özel İsmet, Of Not Being A Jew, İstanbul, Şule Yayınları, 2006
  • Özel İsmet, Waldo Sen Neden Burada Değilsin, İstanbul, Çidam Yayinlani, 1988
  • Kılıç, M. Bülent, Saklı Rönesans; Türkiye Sol Edebiyat Hareketleri İçin Bir Hat, Ankara, Notabene Yayınları. 2012

Dipnot

  1. M. Bülent Kiliç bu yeni şiire “Genç 60 Şiiri” adını veriyor.
  2. Osman Çutsay