Üniversitelerde bir hareketlilik var demiştik, Üniversite Kongresi için kolları sıvadığımızda. Üniversite Kongresi, bu tespitinin hakkını verdi. 150’nin üzerinde kulüp ve topluluğun katıldığı güçlü bir etkinliğe dönüştü. Fikir Kulüpleri Federasyonu’nu tekrar kurma kararı aldı. Şimdi de dergimizin çıkışıyla birlikte FKF’nin kurulduğunu resmen ilan etmiş oluyoruz.
FKF’nin kuruluşu, gencinden yaşlısına pek çok kişiyi heyecanlandırdı. Nasıl heyecanlandırmasın? Artık hemen her yakın tarih incelemesinde “milat” olarak kabul edilen 12 Eylül darbesinin yarattığı boğucu atmosferden bunalmış insanlar, bulutların dağılmaya başladığını gösteren bu habere nasıl kayıtsız kalsın? Sadece bu darbeyi yaşayanlar değil, darbe sırasında henüz doğmamış pek çok kişi, darbenin getirdiği ideolojik atmosferin farklı siyasi partiler tarafından tekrar tekrar yeniden üretilmesi sayesinde, 12 Eylül’ün yenilmişliğini üzerinde taşıdı.
Ne mi demek istiyoruz bu yenilmişlik duygusuyla? Hafızamızda tazeliğini koruyan bir olayı tekrar hatırlayarak anlamaya çalışalım. 18 Aralık günü ODTÜ’ye gelen Tayyip Erdoğan, üniversite öğrencilerinin protestosuyla karşılaşmış, polis de bu protestoya sert bir şekilde müdahale etmişti. Olaydan birkaç gün sonra polis müdahalesini protesto etmek için Devrim Stadyumu’nda bir şenlik düzenlemeye karar verdi ODTÜ’lüler. Bir gün önceki havayı, bir arkadaşımız şu şekilde anlatıyor:
“26 Aralık Gecesi, ertesi gün ODTÜ Devrim Stadı’nda yapılacak ‘ODTÜ Ayakta, AKP’ye Karşı Direniyor’ sloganıyla gerçekleşecek buluşma tartışılıyor. Hala bu iş olacak mı şüphesi… İnsanlar gelecek mi? Biz güvensiz yetiştirilen bir nesildik. Bize kahramanlık hikayelerinden çok, kalpazanlık hikayeleri anlatıldı. Kendi hakkı için, bildiği doğruları savunmak için cesurca davranan kitleleri değil, edilgen yığınların çaresizliğiydi hep gösterilen. Bu karamsar kodlanmışlıktan kurtulmak için çaba harcasak da, hala ciddi bir tedirginlik içindeydik. Ertesi gün bu havanın dağılacağını, gençliğin duyarsız ve umursamaz olduğu tespitinin anlamsızlaşacağını, boşa düşeceğini henüz bilmiyorduk.”
12 Eylül ile başlayıp günümüze kadar gelen ideolojik atmosfer, AKP iktidarıyla birlikte taçlanmış, ayakları oturmuş tanımlı bir rejime dönüştü. 12 yıllık sürede AKP, 12 Eylül’den devraldığı mirasla kendi rejimini kurdu. Kısa sayılabilecek bu zaman aralığında monte edilen yeni rejim, şimdiden yıkılmaya mahkum olduğunun sinyallerini verdi.
ODTÜ’de yaşananlar, yaklaşık 500 öğrencinin yürümesiyle başladı ve bu yürüyüşe yapılan polis müdahalesi kısa zamanda pek çok üniversitede tepkiye neden oldu. Bu olayların üzerinden birkaç ay geçti fakat üniversiteler durulmadı. İTÜ’de asistanlar rektörlük binasını işgal etti. Birkaç gün sonra Koç Üniversitesi’nde işten atılan işçiler direnişe geçti, öğrenciler de işçilerin omuz başına…
Yıllarca apolitizmin örgütlendiği vakıf üniversitelerinde bile böyle bir dayanışmanın gerçekleşmesi, bize bu üniversitelerde bir iklimin kırıldığını gösteriyor. ODTÜ’de her şey 500 öğrencinin yürüyüşüyle başladı demiştik. Üniversitelerin nüfusuna baktığımızda gülünç sayılabilecek bu rakamın tüm üniversiteyi sarsacak bir hareketlenmeye dönüşmesi, üniversitelerde ve ülkemizde rejimin çürüdüğünü, alarm vermeye başladığını gösteriyor bizlere.
Biz, üniversite öğrencileri olarak bahsettiğimiz rejimi istemediğimizi gösterdik. Şimdi FKF ve dergimiz aracılığıyla ne istediğimizi göstereceğiz. Logomuzu ararken düzenlediğimiz kampanyayı bir “yarışma” olarak değil, “emek bağışı” kampanyası olarak adlandırmamız, var olan kültürün karşısına nasıl bir kültür koymak istediğimizin ilk işareti olarak alınabilir. Şimdi aynı dayanışmacı ruhu sürdürmek, örgütlemeye devam etmek için önemli bir araç olacak olan dergimizin ilk sayısını çıkarıyoruz. Yazılarınızı, okullarınızda gerçekleşmiş/gerçekleşecek etkinliklerin haberlerini, öykülerinizi, şiirlerinizi, kısacası her türlü üretiminizi bizimle paylaşabileceğiniz bir mecra yaratmaya çalışıyoruz. Bu köhnemiş, eski kültürü yıkıp, yerine yeni bir kültür, yeni bir üniversite, yeni bir ülke kurmak istiyor, bu yüzden üniversitelerin bahçesinde “tarihi hızlandırmanın çiçeklerini” çoğaltmayı umuyoruz.
Var olan yayınların önemli bir kısmının gençliğin arayışlarına, dinamizmine, cüretine karşılık vermekten uzak olduğunu, “eski”nin izlerini üzerinde taşıdığını düşüüyor, sizleri hep beraber yeniyi aramaya, kurmaya çağırıyoruz. Bugüne kadar, hep eskiyi savunanlar kendilerini yenik olarak sundu. Bugünden itibaren ise “yeni”yi geçmek anlamına oturtmak yeninin gerçek temsilceleri üniversite gençliğine düşüyor. Rekabetçiliğin, bireyciliğin, piyasacılığın dayatıldığı eskimiş düzenin karşısına YENİ YAZILAR ile dikiliyoruz. Fikir Kulüpleri Federasyonu olarak sizleri, hep beraber üretmeye devam ediyoruz…