2 Ocak tarihinde AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından 5 üniversiteye rektör atanmasıyla ülkede gündem olacak Boğaziçi Direnişi başlamış oldu. Öğrenciler, atanmış rektöre karşı harekete geçtiler ve kısa süre içerisinde “Kayyum Rektör İstemiyoruz” diyerek seslerini her yere duyurdular. Bu durum uzun süredir kitlesel bir gençlik eylemi yaşanmamış ülkemizde her kesimden yurttaşı hareketlendirdi. Tüm toplumsal güçlerin yüzlerini gençliğe dönmesini sağladı. Direniş hız kesmeden devam ederken odaklanmamız gereken ve günlük siyasetin biraz dışına çıkıp uzun vadeli mücadele örmeye bakmamızı sağlayacak noktalara değinmenin bugünün ve yarının daha kolay anlaşılmasını sağlayacağını düşünüyorum.
Gezi ve Gençlik
Zirve noktasına Gezi ile ulaşan toplumsal muhalefet ve hareketler; öncesinde gençlik hareketinin 2011 YGS Eylemleri ve 2012 ODTÜ Ayakta Eylemleri ile Gezi’nin zeminini büyük ölçüde oluşturmuştu. Gençlik hareketi bu noktaya gelirken sadece anlık eylemsellikle, günlük siyasete gösterdiği refleksle ulaşmadı. Arkasında ince ince örülmüş bir örgütlülük, uzun vadeli bir çalışma vardı. Her bir üniversitede, lisede çalışma yapan gençlik vardı. –Bunu görebilmek bugünün yetersizliğini anlamayı kolaylaştıracak- Bu birikim gençlik hareketinin bahsettiğimiz eylemlerde kendinden çok büyük kalabalıklara ulaşmasını ve on binlerle hareket etmesini sağladı. Gittikçe büyüdü, kitleselleşti ve ülke çapında gündem belirleyen işlerle ilerledi. Bu süreçteki gençlik siyasetinin ses getiren işlerine FKF’nin yaptıklarından bazı örnekler verebiliriz. Hatay’a yapılan “Barış İçin Büyük Gençlik Yürüyüşü”, Van’daki depremzedelerle dayanışmak için yapılan “Van İçin, İnsanlık İçin Eyleme”, büyük bir gençlik kitlesini bir araya getirdiği “Büyük Gençlik Buluşması” vb. gibi eylemler… Tüm bunların yapıldığı süreçte toplumsal muhalefetin canlı ve örgütlü olmasının payı da yadsınamaz. Bahsedilen dönemde zirveye ulaşan toplumsal muhalefet ve gençlik hareketi kazandığı gücü doğru kullanamadı. Kendi ajandasını uygulamak için daha fazla ve açıktan saldıran AKP, çeşitli toplumsallıkları ve muhalefetin her türlü kesimini ezerek yoluna devam etti. AKP’nin güçlendiği, gücünü pekiştirdiği ölçüde muhalefet güç kaybetti. Gelinen noktada gücünü pekiştirmiş bir iktidar, zayıf bir muhalefet var.
Boğaziçi Direnişi
Bunca karanlığın arasından üniversitelerden yayılan ışık tüm karanlığı aydınlatabilir. Boğaziçi Direnişi’nin bugün için önemi budur. Gençliğin bugün sahip olduğu cüret mevcut gücünün çok çok ötesinde. “Yaprak kıpırdanmıyor” denen zamanda gözleri üzerine çeviren direniş aslında o kadar da değil dedirtti. Mevcut iktidar dışında başka bir seçenek dahi görmemiş gençlik, çıkıp onun atadığı kayyum rektörün karşısına dikilebildi. Kayyum rektör Melih Bulu’yu şekilden şekle sokan gençliğin zeka ve yaratıcılığı akıllara yine gençliğin başrolde olduğu Gezi’yi getiriyor. Üniversitesinin rektörünü yine kendi üniversitesinin bileşenleri tarafından seçilmesi ile başlayan talepler sonrasında gençliğin ve tüm yurttaşların eşitlik ve özgürlük içeren taleplerine dönüşmesi yolunda, yurdun dört bir yanından üniversitelinin ve milyonlarca yurttaşın, emekçinin dayanışmasıyla ilerliyor. Kendi taleplerini dile getiren Boğaziçili öğrenciler, aynı zamanda okullarında haksızlığa uğrayan Bimeks işçilerinin taleplerini de dile getirmeyi başardı. Kendi sorunları dışında işçinin-emekçinin sorunlarını dile getiren, ülke siyasetine bakan bu direnişten umut beslememek elde değil. Belki de eylemde atılan “İşçi Öğrenci El Ele Mücadeleye” sloganının direnişin en güzel sloganları arasına girebilecek olmasının sebebi budur.
Yarına Giderken
Bugün Boğaziçi Direnişi’ne baktığımızda tüm ülkeye umut veren bir dayanışmayı ve direnci görüyoruz. Ama göremediklerimiz de gördüklerimiz kadar önemli. Göremediğimiz örgütlü ve bilinçli bir gençlik, düzenli çalışmalar yürüten gençlik örgütleri, sürekliliği olan çalışmalar… Bunun eksikliğini hissetmemek elde değil. Direnişin en başından gelinen noktaya kadar temel yetersizlik gençlik kitlesinin örgütsüzlüğü, dağınıklığı ve bilinçsizliği… Gençlik içindeki örgütlü güçlerin bu noktaya kadar taşıdığı birikim göründüğü kadarıyla yetersiz kalıyor ve direnişe öncülük etmesini sağlamıyor. Bu koşullarda dahi daha şimdiden büyük bir etki alanı oluşturan direnişe daha birikimli girilse yaratılacak olanakları düşünmek heyecanlandırıyor. Gençlik örgütlerinin uzun vadeli çalışmalarının olmaması sadece güncel olaylara refleks gösterme üzerinden siyaset yürütmesi ya da tamamen güncel taleplere sırtını dönmeyi tercih etmesi böylesi direnişlere hazırlıksız yakalanmasını ve günü kurtarma üzerine politika üretmesini mecbur kılıyor. Hal böyle olunca Boğaziçi Direnişi sırasında ve sonrasında ortaya çıkan politikleşmenin örgütlülüğe ve sonrası için mücadeleye kanalize edilmesi gençlik örgütleri açısından zorlaşacaktır. Her türlü zorluğa rağmen ortaya çıkan direniş birikimi gençlik açısından bazı şeylerin değişmesini sağlayıp gençliği hareketlendirecektir. Bundan sonra direnişten daha çok kazanım elde etmek önemli olup ileriye yönelik hamlelerin değeri artacak. Kaderini kendi elinde olmayan gelişmelere bağlı bırakan bu siyasetin uzun vadede ne ülkede ne de üniversitelerde başarılı olamamasını birçok kez deneyimledik. Gençlik olarak kendi kaderimizi elimize alma mücadelemiz devam edecek. Girdiğimiz kavgadan daha güçlü çıkacağız.
Mücadeleye
Şimdiden gençliğin görevlerini hatırlatmakta fayda var. Üniversitelerde ve liselerde var olabilmenin, örgütlenmenin, kalıcılaşmanın yolunu aramak gençlik hareketinin biricik görevidir. Gençlik buralarda örgütlendikçe, büyüyüp kendini var ettikçe, kök saldıkça ülke içinde siyaset alanını genişletip kitlesel bir güce ulaşacaktır. Bu cendereden çıkışın yolu gençliğin örgütlü mücadelesini bulunduğu her alanda tek tek ve bir bütün olarak uzun vadeli bir stratejinin etrafında; geniş ve güncellenmiş araçlarla gelecek sıçrama noktalarına hazırlamaktan geçiyor. Yapacağı sürekli çalışmalar gençliğin önüne gelecek sorunlara da daha iyi ve daha güçlü refleks vermesini sağlayacaktır. Başka direnişleri zaferle taçlandırmasını kolaylaştıracaktır. Bütün bu süreç, uzun ve zor bir süreç. Belki gençliği bu uzun mücadeleye ikna etmek zor olacaktır ama bu görevden kaçmanın götürdükleri ise hepsinden ağır.
Şimdiye kadar baktığımızda Boğaziçi’nde başarılı bir direniş ortayı çıktı diyebiliriz. Bunda gençliğin dinamizmi, cüreti ve iktidara karşı birikmiş toplumsal öfkenin de payı büyük. Direniş henüz bitmemişken yazdığım bu yazıda direnişin daha şimdiden birçok kazanım elde etmesini tespit etmeme rağmen gidişatını tahmin etmek zor. Sonrasında buradan çıkaracağımız derse odaklanıp iyi hazırlanmanın ve çalışmanın önemi ise çok büyük. Bizim düşlediklerimiz ise bugünden yarına hemen olacak işler değil ama bugünden başlamak yarını kaçırmamak adına önemli.